Öykünmek Nedir?
Tarih: 16 Aralık 2015 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 3 Yorum var.
Bazı kelimeler, Türkçenin söz varlığında çok eski zamanlarda bulunmasına ve Türk’ün dil becerisiyle ortaya çıkmasına –yani tamamen millî olmasına– rağmen zamanla unutulup, genellikle yabancı başka kelimelerin gölgesinde kalarak unutulagelmiştir. Örneğin Dede Korkut‘un hikâyelerinde bile geçen binlerce yıllık öz Türkçe “utacı” kelimesi zaman içerisinde unutulmuş ve yerine Arapçadan “hekim“, İngilizceden “doktor” kelimeleri kullanılır olmuştur.
“Öykünmek” sözcüğünün kaderi de buna benziyor. Binlerce yıl öncesinde sık kullanılan öz Türkçe bir kelime, zamanla “taklit etmek”, “imitasyon”, “emülasyon”… gibi yabancı kökenli kelimelerin gölgesinde yok olmaya mahkum ediliyor. Yalnız bu kelime, son zamanlarda üzerindeki tozları atarak yeniden sıkça kullanılmaya başladı. Özellikle sınavlarda sorulmaya başlandıktan sonra, günümüz Türkçesinde tekrar yerini almaya başladı.
“Birinin yaptığı gibi yapmak, birine veya bir şeye benzemeye çalışmak, taklit etmek” şeklinde tanımlıyor öykünmeyi TDK. Aslında bu kelimenin tam karşılığı “taklit etmek” değildir; çünkü bu kelimeyle aralarında bir nüans vardır. Taklit her zaman olumsuz olmayabilir; fakat öykünmek genellikle olumsuz taklit etme anlamını ifade etmektedir. Bunun için bu kelimenin kullanıldığı cümlelerde bir eleştiri, sızlanma gibi olumsuzluklar dikkat çeker.
Roma Rakamları Nasıl Yazılır?
Tarih: 10 Aralık 2015 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: 9 Yorum var.
Roma rakamlarının nasıl yazıldığı ve nerelerde kullanıldığı hakkında bilgi edinmek için önce tarihçesine bakmaya çalışalım. İnsanlar, toplumsal yaşamın bir gereği olarak büyük sayılara ihtiyaç duymuştur. İnsan ve hayvan sayıları, tahıl ölçüleri, alışverişlerde kullanılan malların miktarları gibi ilkel de olsa bazı büyük sayılarla uğraşan insanlar, bu bilgileri saklamaya çalıştıklarında bugünkü sayıların temelleri atılmıştır.
Romalılar, tıpkı Mısırlılar gibi önce her değer için bir işaret kullanmayı seçmiştir. Örneğin beş adet koyun söz konusu ise bunu “IIIII” şeklinde göstermeye çalışmıştır. Fakat gel zaman git zaman, yüzleri hatta binleri ifade etme ihtiyacı ortaya çıktığında bir zekâ ürünü olan aritmetik işlemler devreye girmiştir. Özel işaretler ve bu işaretlerin sağda – solda yazılmalarına göre farklı hesaplamalar gerektiren Roma rakamları böylece ortaya çıkmıştır.
Roma rakamlarının, parmaklardan esinlenerek ortaya çıktığı düşünülmektedir. “I” (bir), “II” (iki), “III” (üç), “IV” (dört) ve “V” gibi resim yazısı özelliği gösteren bu rakamlar, daha sonra farklılaştırılarak düzenlenmiştir. Hatta “X” (on) sayısının iki elin yanyana tutulması şeklinde ortaya çıktığı da düşünülmektedir. Roma rakamları, belli başlı yedi işareti kullanılarak yazılır:
Kanıksama Nedir?
Tarih: 9 Aralık 2015 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 20 Yorum var.
Kanıksama kelimesinin anlamı, “sık tekrar edilen şeylere alışma” tanımıyla özetlenebilir. Son zamanlarda sıkça duyduğumuz bu kelime, insanların sıklıkla birkaç kelime kullanarak ifade ettiği anlamı karşılamak üzere kullanılır olmuştur. Kişilerin bir konuda maruz kaldıkları olumsuz etkilere karşı, artık tepki gösterememe durumunu anlatmaktadır.
Kanıksamak, aslında bir “duyarsızlaşma” olarak kabul edilmelidir. Çevremizde hoşumuza gitmeyen şeyler olabilir veya doğrudan bize yönelen olumsuz uyarıcılar ortaya çıkabilir. Önce tepkimizi ortaya koyarız, refleks olarak kabullenmeyiz bazı şeyleri. Fakat tepkilerimizin işe yaramadığını gördüğümüzde veya bu etkiye maruz kalmak zorunda olduğumuzda artık tepki gösteremez hâle gelir, duyarsızlaşırız.
Örneğin ülkemizde yaşanan şiddet olayları yüzünden, son günlerde sıkça bu tür haberleri televizyonlarda görüyoruz. Bu tür olaylar karşısında insanlar ilk başlarda çok ciddi tepkiler verip, ülke olarak bunu yapanlar karşısında bir tepki ortaya koyuyor olsak da, her gün bu tür haberler görmenin acı sonucu olarak ne yazık ki milletimiz şiddet olaylarını kanıksayıp, artık bunlar karşısında eski duyarlılığını yitirmeye başlıyor ne yazık ki.
Yön Bulma Yöntemleri
Tarih: 8 Aralık 2015 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: Yorum yok.
Millet olarak yön bulmayı, arazide, havada veya denizde yön bulma yöntemlerini, yönümüzü nasıl bulacağımızı önemser, merak ederiz. Çünkü doğayı seven, izcilik kültürü olan, piknik yapmak için dağlara, denize girmek için ıssız yerlere giden bir milletiz. Olur da keyif için çıktığımız bir gezinin sonunda, kaybolursak ve yanımızda yön bulmamıza yarayacak herhangi bir araç yoksa? Yönümüzü nasıl buluruz dersiniz?
Şu anda kaybolmadan bu yazıyı okuyabiliyorsanız, şanslısınız demektir. Çünkü birazdan öğrenecekleriniz, gerçekten hayatınızı kurtarabilir. Aslında yön bulmak kadar, bulduğunuz yönü kullanabilmek de önemlidir. Yönleri doğru bir şekilde buldunuz varsayalım. Hangi yöne yürümeniz, yüzmeniz veya hareket etmeniz gerektiğine nasıl karar vereceksiniz? Bunun için insanların, yapıların, kamp alanının vs. hangi yönlerde olduğunu sürekli olarak aklınızdan geçirecek yön zekânızı iyi yönetmeniz gerekiyor.
Yön bulmak için çok çeşitli yöntemler vardır ki halk arasında bunun en çok bilineni Güneş‘in doğduğu yeri sağ kolumuza alıp “önüm kuzey, arkam güney, solum batı, sağım doğu” şeklindeki yöntemdir. Fakat Güneş’in olmadığı bir ortamda, ormanda, denizde vs. yön bulmanız gerekebilir. Bunun için size daha profesyonel ve işlevsel iki yöntem göstermeye çalışacağım: