Ötüken: “Türklüğün Başkenti”
Tarih: 24 Temmuz 2013 | Bölüm: Tarih ve Kültür | Yorumlar: Yorum yok.
Ötüken kenti, Türk tarihinde çok önemli yeri olan bir kenttir. İlk Türk devletlerine başkentlik yapması bu kentin en önemli özelliğidir. Geleneksel Türk inanışlarında da bu kentin önemli bir yeri vardır. Geleneksel Türk inanışında Ötüken, dünyanın merkezi olarak kabul ediliyordu. Bütün diğer anlayışlar Ötüken’in Dünyanın merkezi olma anlayışına dayandırılıyordu. Türkler bu kente verdikleri önemden dolayı bu kentin başkaları tarafından ele geçirilmesini uğursuzluk olarak kabul etmişlerdir.
Elimizdeki bilgi ve belgelerin taranmasıyla görülmektedir ki, Türk Tarihi, Asya Hunları yani Büyük Hun İmparatorluğu ile başlamaktadır. Hakkında sağlıklı bilgilere sahip olunan ilk Türk devleti Büyük Hun İmparatorluğudur. Çinlilerin “Hiung-Nu” dedikleri Hunlar, Orhun-Selenga ırmakları ile Türklerin kutlu ülke saydıkları Ötüken civarı merkez olmak üzere devletlerini kurmuşlardı. Hun sözü Türkçede insan, halk anlamına gelmektedir.
Hunlarla ilgili ilk bilgiler MÖ IV. Yüzyıla kadar ulaşmaktadır. Bu konuda bulunabilen ilk resmi belge Çin’deki Çu (Chou) hanedanı ile milattan önce 318’de yapılan siyasi anlaşmadır. Bu anlaşmayla birlikte Çinliler üzerindeki Hun baskısı artmış ve Çinliler Kuzeyden gelen Hun baskısını durdurmak amacıyla MÖ 214 yılında ünlü Çin Seddi’ni yapmışlardır.
Wolfram Eberhard
Tarih: 24 Temmuz 2013 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: 1 Yorum var.
Wolfram Eberhard, 17 Mart 1909′da Almanya’nın Potsdam kentinde dünyaya geldi. Anne ve baba tarafı astrofizikçi ve astronomdu. Ailesinin bu özelliği ilerleyen yıllarda, Eberhard’ın bilimsel çalışmalarında kendini gösterdi. Bu yöndeki çalışmalarının en önemlileri “Çin’in Han Hanedanlığı’nın Astronomisi ve Astrolojisi” adlı doktora tezi ve dayısı Rolf Müller’le birlikte yazdığı “Han ve Üç Krallık Dönemleri Astronomisi”dir. Bu çalışmalar Eberhard’ın tüm denemelerini bir araya getiren Sterkunde und Weltbild im alten China (1970) adlı kitabın dördüncü cildinin tekrar basımında da yayımlandı.
Lise tahsilini Potsdam’daki Victoria Gymnasium’da yaptı ve bu dönemde Latince, Yunanca, Fransızca ve iki yıl da İngilizce öğrenimi görür. 1927 yılında Berlin Üniversitesi’ne girer. Burada klasik Çince ve sosyal antropoloji öğrenimi görür. Ayrıca Mançuca, Moğolca, Japonca ve Sanskritçe dersleri de alır. Bu dönemde en önemli hocaları Otto Franke ve Erich Hauer’dir. Wolfram Eberhard klasik Çince’nin yanı sıra Çince konuşma dilini de öğrenmek istemektedir ancak o yıllarda Berlin Üniversitesi’nde klasik Çince öğrenimine ağırlık verilmekteydi.
Eberhard bu nedenle hocalarına haber vermeden Doğu Dilleri Semineri’ne kaydolur ve Çince konuşma dilini öğrenir. Bu sırada Ferdinand D. Lessing ile çalışmıştır. İlginçtir; Eberhard’ın klasik Çince hocaları Çince konuşma diline, Çince konuşma dili hocaları ise klasik Çince’ye ilgi göstermemişlerdir. Ancak Eberhard onlardan farklı olarak her ikisini de öğrenmiştir. 1929′da seminerden diplomasını alınca F. D. Lessing yönetimindeki Berlin Antropoloji müzesinde çalışmaya başlar. 1933 yılında doktorası kabul edilen Eberhard, 1934 yılında Çin’e ilk seyahatini gerçekleştirir. Bu seyahatin amacı çalıştığı müzeye etnografik malzemeler toplamaktır.
Kutadgu Bilig Yazmaları ve Nüshaları
Tarih: 24 Temmuz 2013 | Bölüm: Kutadgu Bilig | Yorumlar: 1 Yorum var.
Kutadgu bilig’in 462 (1069/1070)’de yazıldıktan bir süre sonra, unutulmuş ya da çok dar bir çevre tarafından yararlanılmış olduğu anlaşılıyor. Eserin değerini takdir eden zümrelerce, Kutadgu Bilig iki kez tarihin karanlık perdesi arkasından aydınlığa çıkarılmıştır. Her iki defasında esere eklenmiş olan mukaddimeler, bunları yazanların fikir seviyelerini gösterdiği gibi, bu çevrelerin eser hakkındaki görüşlerini de içermektedir.
Esere ilk eklenen manzum mukaddimede (bk. B 1-77), bir yandan müellifi hakkında malûmat verilmekte, öbür yandan yazanın fikrine göre, eserin en mühim kısımlan tebarüz ettirilmektedir. Manzum mukaddimenin dili ve üslûbu eserinkine çok yakın olmakla birlikte, eserin esas fikrinin iyice kavranmamış bulunduğu anlaşılmaktadır. Burada Kutadgu Bilig bir nevi siyasetname telâkki edilmekte ve eserin asıl insanî ve içtimaî değeri arka plâna bırakılmakta ve kitapta çok talî bir yer işgal eden meselelerden bazıları (örn. askerlik v.b.; ön plana alınmaktadır.
Esere eklenen mensur mukaddime, manzum mukaddimenin eksik ve fena bir bulaşmasından ibarettir. Dil ve üslûp hususiyetleri bu mukaddimenin daha sonraki bir devire ait olduğunda hiçbir kuşkuya yer bırakmıyor (bu mukaddimelerdeki eksik ve yanlış malûmat son zamanlarda Kutadgu Bilig üzerinde uğraşanların bir kısminin da eserin asıl mahiyeti hakkında yanlış birtakım fikirler beyan etmelerine sebep olmuştur).
Bu mukaddimelerden Kutadgu Bilig’in ikinci ve üçüncü defa canlanmasının, eserin asıl yazılmış olduğu çevrenin dışmda ve birbirinden oldukça uzun fasılalar ile vuku bulduğu anlaşılıyor. Ancak bunları zaman ve mekân bakımından daha dar hudutlar içine almak kolay değildir. Mukaddimelerdeki tabirler de bunların Kâşgar’ın batısında yazılmış olduğunu belirtmektedir. Bu yerin Türk dünyasının bilim ve fikir merkezlerinden Semerkand olması pek muhtemeldir.
Kutadgu Bilig’den Seçmeler
Tarih: 23 Temmuz 2013 | Bölüm: Kutadgu Bilig | Yorumlar: Yorum yok.
ACELECİLİK
Kayu işke ivse uzar kiç kalur,
İve kılmış işler ökünçlüğ bolur.
(Hangi işte acele edilirse, o iş uzar ve gecikir; acele yapılan işler pişmanlık ile neticelenir.)
Ödinge küdezgü işiğ ivmegü,
Kamug iş ödinde bolur ay bügü.
(Acele etmemek ve işin zamanını beklemek lâzımdır; ey hakim, her iş zamanı gelince olur.)
İve kılmış işler neçe yiğ bolur,
İve bışmış aşnı yise iğ bolur.
(Acele ile yapılan işler daima çiğ kalır, acele ile pişirilen yemeği yiyen insan hasta olur.)
İveklik turur barça yangluk başı,
Amulluk turur barça edgü işi.
(Bütün yanlışlıkların başı aceleciliktir; bütün iyi işler daima teenni ile yapılan işlerdir.) Teenni=ağırdan almak özen göstermek.)
AÇ GÖZLÜLÜK-TOK GÖZLÜLÜK
Todumsuz bolur ol közi suk kişi,
Közi sukka yetmez bu dünya aşı.
(Gözü aç adam hiç bir şey ile doymaz; gözü aç olana bütün dünya nimeti kâfi gelmez.)
Közi suk kişi nengke bolmaz bu bay,
Kamug dünya bulsa ahır suk çıgay.
(Aç gözlü adamı mal doyurmaz; bütün dünyaya sahip olsa bile, o yine daima aç gözlü ve fakirdir.)
Közi tok çıgay erse bayka sanur,
Serinse kişi teğme işte unur.
(Gözü tok insan, fakir olsa dahi, zengin sayılır; insan sebat ederse her işte başarılı olur.)