Mütareke Döneminde Atatürk
Tarih: 18 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: Yorum yok.
Yakın tarihimizde “Mütareke Dönemi” (1918-1922) olarak adlandırılan ve kendine özgü şartları münasebetiyle çok farklı bir evrenin başlangıcını oluşturan Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasıyla birlikte, dört yıldan beri ülkenin farklı cephelerinde sürmekte olan savaşın sona ermesi üzerine toplumda iyimser bir hava oluşturulmaya çalışılmıştı.Zira Mütareke’nin imzalanmasından sonra “seferberliğe son verileceği, genel bir af çıkarılacağı, herkesin işiyle meşgul olacağı, devletin istiklâli ile saltanatın hukukunun kurtarıldığı” yolundaki açıklamalar bu havayı iyice pekiştirmişti.
Fakat Mütareke hükümlerinin uygulanması gerekçesiyle girişilen bir dizi uygulamalar ile Mütareke şartlarının gerçekçi şekilde değerlendirilmesi sonucunda, oluşturulmak istenen hava ve ümitlerin, gelişmekte olan durumla hiçbir ilgisinin bulunmadığı anlaşılacaktır. Öyle ki sözde Mütareke hükümlerinin uygulanması gerekçesiyle ülkenin pek çok bölümünün işgal edilmesi bir yana, İstanbul’un da 13 Kasım 1918’den itibaren fiilen işgal altına alınması Mütareke sonrası gelişmelerin kamuoyundaki beklentilerin tam aksi yönünde tezahür edeceğini göstermekteydi.
Mütareke sonrasında olumsuz emarelerin görülmesi üzerine bazı Türk aydınları, devletin ve milletin kurtuluşu yolunda ciddi düşünce ve teşebbüslere girişilmesi gerektiğine inanmaktaydılar. Nitekim Mütareke sürecinde, ordunun durumu ve devletin bu noktada izlemesi gereken siyasete ilişkin olarak çok önemli görüş ve önerilerinin bulunduğunu bildiğimiz Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Grubu ile 7. Ordu Karargâhı lağvedilip (7 Kasım 1918), Harbiye Nezareti emrine alındığından 13 Kasım 1918 Cuma günü İstanbul’a gelmiştir. Mülga Ordular Grubu Komutanı Mustafa Kemal Paşa Haydar Paşa’da trenden indiği zaman askeri bir müfreze tarafından resmi törenle karşılanmıştır.
İtilaf Devletleri Donanması’nın da (55-60 parça) İstanbul Limanı’na demirlediği gün başkente gelen Mustafa Kemal Paşa, düşman donanmasını üzüntü ile seyrederek, hiçbir yılgınlık eseri göstermemiş ve “geldikleri gibi giderler” demek suretiyle de onların bir gün bu memleketten kovulacakları hususundaki güvenini belirtmişti.
Dilsiz Haritalar
Tarih: 17 Haziran 2013 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: Yorum yok.
Dilsiz harita, Türkiye ve dünya üzerinde akarsu, dağ, maden gibi coğrafi örnekleri göstermek üzere hazırlanmış, bir bölgenin dilsiz haritası olarak ifade edilen haritalardır. Coğrafya dersine ait bazı yer adlarını, maden veya sanayi bilgilerini ezberlemek oldukça zordur. Bunları bir arada görmek, bir kavram haritası gibi akılda kalıcı olmaktadır. Örneğin “Ege Bölgesi’nde hangi tarım ürünleri yetiştirilir?” sorusunun yanıtını, güzel hazırlanmış bir dilsiz harita yardımıyla kolayca verebilirsiniz. Bu oldukça akılda kalıcı olduğundan, buna benzer olarak “Akdeniz’de hangi madenler çıkarılmaktadır?” sorusunun yanıtı gibi birçok alanda genelleyerek öğrenmelerinizi kolaylaştırabilirsiniz.
İnsanların beş duyu organı içinde “görme” yoluyla öğrendiklerinin en fazla hatırlandığını unutmayın. Bu yöntem sizin KPSS, LYS, YGS veya SBS (TEOG) gibi sınavlara hazırlanırken oldukça işinize yarayacaktır. Yapmanız gereken aşağıda verilen dilsiz haritaların çıktısını alarak, mutlaka “elle” doldurmanızdır. Dilsiz haritalar boş olarak verilmiştir. Çıktısını aldıktan sonra, şehir, bölge veya ülke bazında hazırlayacağınız dilsiz haritanın başlığını -örneğin “Karadeniz Bölgesi – Maden Haritası” şeklinde- belirleyin. Daha sonra dilsiz haritanın üzerinde, hangi şehirde hangi maden çıkıyorsa nokta koyup “renkli kalemlerle” isimlerini yazarak gösterin. Ve sonra diğer dilsiz haritaya geçin.
Böylece maden, sanayi ve coğrafi şekiller ile ilgili onlarca dilsiz harita hazırlayıp bir dosya meydana getirebilirsiniz. Bunu bütün sorularda elinizin altında bulundurup, sürekli yararlandığınız bir kaynak hâline getirin. Böylece ezberlemekten korktuğunuz bilgileri gizil öğrenme yöntemiyle aklınızda tutabildiğinizi göreceksiniz.
Aşağıda Türkiye ve dünya dilsiz haritaları resim dosyaları olarak verilmiştir. Bunlara sağ tıklayıp “farklı kaydet” diyerek, dilsiz haritaları bilgisayarınıza indirebilirsiniz. Ayrıca sizler için hazırlamış olduğumuz dilsiz haritalar pdf dosyasını kullanarak doğrudan çıktı alabilirsiniz. 3 sayfa büyük, 3 sayfa küçük dilsiz haritalar verilmiştir. Bunların içinden istediğiniz bölümün çıktısını almanız mümkündür.
Yıldırım Orduları Komutanı: “ATATÜRK”
Tarih: 17 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: Yorum yok.
Mustafa Kemal, İstanbul’a döndükten sonra birkaç defa yeni Padişah ile görüştü. Vahidettin kendisini dostça karşıladı. Savaş durumuna ilişkin alınmasını gerekli gördüğü önerilerini Padişaha iletti. Ancak umduğu sonucu alamadı. 16 Ağustos 1918 günü yapılan Cuma selamlığında gerçekleşen görüşme esnasında Vahidettin, kendisini 7. Ordu Kumandanlığı’na yeniden tayin ettiğini bildirdi. Görünüşte Mustafa Kemal Paşa’ya büyük şeref bahşedilmişti. Ama o, öyle düşünmüyordu. Bu tayin yine Enver Paşa’nın entirikaları ile elde edilmiş bir sürgün idi.
Yeniden yollara düşen Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1918’de Haleb’e ulaştı. Karargâhının bulunduğu Nablus’a vardığında hasta olduğu halde cepheyi teftişe çıktı. Bu yüzden hastalığı arttı ve yatağa girmek zorunda kaldı. Mustafa Kemal’in bölgedeki askerî durumla ilgili raporlarında zikrettiği akibetler tamamıyla görülmüştü. Falkenhein, daha kuvvetlerini toparlayamadan İngilizler taaruza geçerek Kudus’ü zapt etmişlerdi. Görevden alınan Folkenhein’in yerine Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığı’na Liman von Sanders atanmıştı. Yeni komutan da Suriye’yi adım adım savunmak için geniş bir cephe üzerinde zayıf kuvvetlerle mevzi muharebesi yapmak hatasına düşmüştü.
Yıldırım Orduları Grubu’nun emrinde 7, 8 ve 4. Ordular vardı. Çok üstün İngiliz kuvvetlerine karşı geniş bir cepheye yayılan, mevcut sayıları üçte bire inen, yedek kuvvetlerle desteklenemeyen, iaşe ve ikmal sıkıntıları çeken Türk Ordusu ile bu bölgeleri savunmak çok zordu. 19 Eylül sabahından başlayarak İngilizler, on misli bir kuvvetle 8. Ordu’ya taarruz edip bu ordunun cephesini yardılar. Bu ordunun hezimete uğramasıyla Mustafa Kemal Paşa’nın emrindeki 7. Ordu’nun da Şeria’nın batısındaki geri çekilme hatları kesilmişti. Şeria nehrinin başlıca geçitleri de düşman eline geçmişti. Liman von Sanders, zamanında kendisini uyaran Mustafa Kemal’i dinlemiş olsa bunlar yaşanmayabilirdi.
O, hasta yatağında kendisine ulaşan bilgiler üzerine İngilizlerin böyle bir saldırı yapacaklarını tahmin etmiş ve ordusunun kurmay subayları ile durumu değerlendirip gerekli tedbirleri almıştı. Ne var ki, İngiliz saldırısına ihtimal vermeyen Sanders, hiçbir önlem almadığı için İngilizlere esir düşmekten son anda kurtulmuş ve Mustafa Kemal’in 7. Ordusu da tehlikeli bir duruma düşmüştü. Mustafa Kemal, üstün yeteneğini bir kere daha göstererek hazırladığı plan gereğince 7. ve 4. Orduların işbirliğini sağlamış ve Bisan’da bulunan düşman kuvvetleri durdurularak ilerlemelerine engel olunmuştu. Bu sayede 7. Ordu, 22-23 Eylül günlerinde Şeria’nın doğusuna geçirilebilmişti. Bundan sonra Şam İstikametinde geri çekilme uygulanmaya başlandı (27 Eylül 1918).
Atatürk’ün Avrupa’ya Yolculuğu
Tarih: 16 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: Yorum yok.
Savaşın en zor ve çetin anlarında zaferler kazanmış, başarılarıyla halkın gönlünde taht kurmuş muzaffer bir generalin açıkta kalması, ordu içinde ve işten anlayan çevrelerde türlü dedikodulara yol açıyordu. Bu durum, hem Enver Paşa’nın itibarını zedeliyor hem de Mustafa Kemal’e karşı duyduğu kuşkuları arttırıyordu. Mustafa Kemal’e acilen bir iş bulmak ve onu İstanbul’dan uzaklaştırmak gerekiyordu.
1917 yılının Aralık ayında Keizer, Osmanlı Padişahı’nı Alman İmparatorluk Karargahı’nı ziyarete davet etmişti. Padişah hasta olduğu için yerine Veliaht Vahidettin Efendi’nin gitmesi kararlaştırıldı ve Mustafa Kemal Paşa’ya Osmanlı Ordusu’nun temsilcisi olarak Almanya’ya gitmesi önerildi. Tahta çıkması pek uzak olmayan Veliaht’la tanışmak, ona gerçekleri anlatmak, güvenini sağlamak ve Padişah olunca da devlet işlerinde söz sahibi olmak, hem Mustafa Kemal hem de ülke için çok yararlı olabilirdi.
O, bu düşüncelerle teklifi kabul etti. 15 Aralık 1917 ve 5 Ocak 1918 tarihleri arasında yapılan bu resmî gezide, savaşın gidişâtını, devleti bekleyen kaçınılmaz sonuçları bütün açıklığı ile Veliaht’a anlatmaya çalıştı. O’na V. Ordu Kumandanlığı ile Başkumandanlık Vekaleti’ni uhdesine alması hususunda telkinde bulundu.