Eski Türk Devletlerinin Başkentleri
Tarih: 14 Nisan 2013 | Bölüm: Türk Tarihi - Kültürü | Yorumlar: Yorum yok.
Başkent “Ötüken” bölgesi, askerî strateji bakımından da, önemli bir yerdi: Orta Asyalılar’ın her zaman karşı karşıya bulundukları en büyük ülke ve tehlike, çin idi. Ötüken bölgesi ile Çin’i, büyük Gobi çölü ayırıyordu. Ötüken ve Altay dağlarının güney uçları ise bu çölün içine, Çin’e doğru bir kama şeklinde giriyor ve çöl içinde, epeyce de uzuyordu. Bu dağlar, Orta Asya’dan Çin’e geçmek için, âdeta bir “sıçrama tahtası” vazifesi görüyorlardı. Bu dağların yardımı ile çöl, daha kısalmış oluyordu. Ayrıca, doğuya, batıya ve kuzeye giden yollar da, hep bu bölgede birleşiyordu.
Türkler, kutlu başkent çevresinde toplanıyor:
Ötüken bölgesine kağanlık otağını dikemeyenler, Orta Asya Türk kavimlerini çevrelerinde toplayamazlardı: Ötüken bölgesinin, din ve strateji bakımından önemi ve bu bölgenin başkent olarak tutulmasının zorunlukları üzerinde az önce durmuştuk. 682’de İl-Teriş Kağan ortaya çıkıp da, İkinci Göktürk devletini kurma için çaba gösterirken, ilk amacı bu bölgeyi elde etmek idi. Ötüken’de yerleşince işler kolaylaşmış ve devlet de kurulmuş olacaktı. Bu çabaları, okunması ve anlaşılması oldukça zor olan vezir Tonyukuk’un, eski Türkçe yazıtlarından dinleyelim:
“(Ben), Bilge-Tonyukuk, Boyla-Bağa Tarkan’la birlikte, İl-Teriş Kağan’ın yanında olarak, güneyde Çinlileri, doğuda Hıtaylar’ı ve kuzeyde de Oğuzlar’ı pek çok öldürdük.
(İl-Teriş Kağan’ın) bilgide, eşi, şöhrette eşi ben idim. Ona bağlı oldum. Çugay-Kuz ve Kara-Kum adlı yerlerde oturur idik. 0 yerlerde geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturur idik. Milletimizin boğazı tok idi. (Ama) düşmanlarımız çevremizde, kuş gibi uçuyorlardı. Biz de, uyanık idik…
Türk Devletlerinde Başkentler
Tarih: 13 Nisan 2013 | Bölüm: Tarih ve Kültür | Yorumlar: 4 Yorum var.
Orhun nehrinin kaynaklarını aldığı dağ ve ormanlar, bütün Orta Asya halklarınca, kutlu idiler. Orhun nehri, kaynaklarını, güney-batıdaki dağlardan, alırdı. Bir süre doğuya doğru akan nehir, büyük bir ovanın etrafını çevirerek, kuzeye döner ve aynı yönde, Baykal gölüne kadar uzanırdı.
İşte, daha başlangıçta nehrin etrafını çevirdiği bu ova, Orta Asya’nın hemen hemen bütün büyük imparatorluklarına başkentlik, etmiştir. Türkler, Orhun nehrinin kaynaklarını aldığı dağ ve ormanlara, “Kutlu Ötüken Ormanı“, nehrin çevirdiği ovaya da “Ötüken yeri“, demişlerdi. Kutlu Ötüken ormanlarından çıkan, daha birçok ırmaklar ve çaylar, ovayı yararak doğuya doğru akıyorlar ve Orhun nehrine kavuşarak dökülüyorlardı.
Cengiz Han çağında, bu bölgeye “Kara-Korum” adı verilirdi. Bu çağın tarihçilerine göre, Kara-Korum ovasında otuz çay bulunurmuş. Bu çayların kıyılarında yaşayan insanlardan da, Otuz boy meydana gelmiş. Fakat bir gerçek varsa, her yeni imparatorluk kuruldukça, bu bölgenin soylularının da, değişmiş olduğu idi.
Bütün imparatorlukların başkenti, aynı yerde: Hunlar’ın başkenti “Ejderler şehri“; Göktürkler’in Ötüken’i; Uygurlar’ın, “Ordu-Balıg” ve Avar başkenti; Cengiz imparatorluğunun “Kara-Korum” adlı başkentleri hep bu havza içinde idiler. Bu bölgeyi tutup, kağanlık otağını oraya dikemeyen bir kavim, Orta Asya üzerinde, egemen olma hakkını, elde edemezdi. Göktürk devleti, daha batıda kurulmuştu. Buna rağmen başkentini, hemen buraya taşımağı ihmal edemezdi. Uygurlar’ın ve Cengiz devletinin başkentleri, daha önceleri kuzeyde idiler. Bu devletler kurulunca da, “Hanlık Otağları” hemen bu bölgeye taşınmıştı.