Okuma Alışkanlığı Nasıl Kazanılır?
Tarih: 30 Temmuz 2012 | Bölüm: Eğitim | Yorumlar: 65 Yorum var.
Daha önce yazmış olduğum yazılarda, toplumumuzda gerçekten okumaya pek önem verilmediğini ve özellikle gençlerin okuma kültüründen uzak yetiştiğini söylemiştim. Hem bizim ağ kümemizde yaptığımız sormaca, hem de resmi kayıtlara geçen araştırmalar gösteriyor ki, bugün Türkiye’de daha bir kitabı bile adamakıllı okumamış milyonlarca insan var. Hiç kitap okumayanların dışında kalanların ise çoğu, bütün yaşamı boyunca sadece 3-5 kitap okumuş. Tabii bu sayımlamalara “ders kitapları” falan ekli değil.
Durum böyle olunca, insan merak ediyor. Neden ülkemizde okumaya pek önem verilmiyor? Bunun çok çeşitli sebepleri var. Ekonomik sıkıntılar, kişisel özellikler, insan psikolojisi, baskıcı tutumlar, siyasi görüş, zaman sıkıntısı, eğlenmeye ayrılan vaktin artması, bilişsel gelişmeler, sözlü kültür… gibi sayılabilecek onlarca neden, insanları okuma kültüründen uzaklaştırıyor. Peki sizce bu sıralanan nedenler, aşılması güç nedenler midir? Bence hayır. Çünkü bu nedenler arasında “dışa bağlı” olanlar var olsa da, okuma alışkanlığı edinememenin belirleyicisi, yine kişinin kendisidir.
Okuma kültürü kazanamamanın nedenlerini, kısaca irdeleyip okuma alışkanlığı kazanmak için bazı ipuçları vereceğim.
Yukarıda saydığımız nedenlerden birincisi “ekonomi“… Ülkemizde kişi başına düşen milli gelir her yıl artsa da, ne yazık ki toplumumuza yansıyan bir şey yok. Bunun için hâlâ her ay bir sonraki ayın maaşını kullanan milyonlarca insan var. Zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayamayan insanlar, gelirlerinin bir kısmını kitaba ayıramıyorlar. Bu da okuma kültüründen uzaklaşmaya neden oluyor.
Çeşitli görüşler etrafında örgütleşen bazı kuruluşların, insanları belli kitapları okuma veya hiç kitap okumama yönünde baskı altına alması da ülkemizde kitap okuyan insanları etkilemiştir. Belli dönemlerde bazı çevreler kendine uygun kitabın okunmasını sağlamış, geri kalanların okunmasını resmen yasaklamıştır. Hatta belli dönemlerde bazı kitapların okunması yasaklanmıştır. İşte bunlar da toplumumuzdaki kitap – okuma sevgisini etkilemiştir.
Bilgisayar Bağımlılığı
Tarih: 30 Temmuz 2012 | Bölüm: Teknoloji | Yorumlar: 22 Yorum var.
Bilgisayarın yaşantımıza girmesiyle birlikte kuşkusuz onun işlevleriyle birçok şey daha kolay hâle geldi. Özellikle devlet dairelerinde bilgisayarların kullanımıyla hem zamandan tasarruf ediliyor hem de bazı kayıtlar artık bilgisayar belleklerine kaydedilerek gereksiz kağıt israfı yapılmamış olunuyor.
Devlet dairelerindeki kolaylıklar, toplumuzun yaşam biçimini de olumlu yönde etkiliyor. Her ne kadar gün geçtikçe gereksinimlerimiz artıyor ve buna bağlı olarak bilgisayar teknolojisinin imkânları zorlanmaya çalışılıyorsa da, bugün LYS, SBS, KPSS ve ALES gibi sınav kayıtlarının bile ağ ortamından yapılması, bilişim ortamındaki gelişmelerin yaşamımızı olumlu yönde etkilediğini tartışılmaz kılmaktadır.
Bilgisayarın yaşamımızı ne kadar kolaylaştırdığı tartışılmazken; bunun kişi bazındaki etkileri korkunç düzeydedir. Bilgisayarın gerçekten ucuzlaması ve artık televizyon gibi her eve girebilecek duruma gelmesi, gününü onunla geçiren insanların da artmasına neden olmuştur. Yaşamını “bilgisayar” temelinde biçimlendiren insanların artması da, toplumumuzda “bilgisayar bağımlılığı” diye bir hastalığın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Bilgisayara gerçekten gereğinden çok vakit ayıran biri olarak, toplum içerisinde bilgisayara bağımlı insanların arttığını rahatlıkla görebiliyorum. “Hakkımda” adlı yazımda belirttiğim biçimde, yaşamını benim gibi “bilgisayar öncesi” ve “bilgisayar sonrası” olarak ayıran binlerce insana rastlamak günümüzde mümkün. Fakat bilgisayara çok vakit ayıran veya internete çok sık bağlanan insanların hepsini “bilgisayar bağımlısı” olarak nitelendirmek bence doğru değildir. Bilgisayar kullanımının “bağımlılık” olarak görülebilmesi için; tıpkı “uyuşturucu” ve “sigara“da olduğu gibi “yaşamını onsuz idare ettirememe” düşüncesinin kişide yerleşmiş olması gerekmektedir. Kişi bilgisayarsız ortamlarda kendini mutsuz hissediyorsa, başka şeylerle meşgulken bile bilgisayarı düşünüyorsa bağımlılık süreci içerisine girdiği kabul edilmektedir. Hatta ileri düzeyde bilgisayar bağımlılarının, bilgisayardan bir süre uzak kalınca tıpkı uyuşturucu bağımlıları gibi “titreme“ye başladıkları bile görülmüştür.
İpek Yolunun Tarihi / Konu Özeti
Tarih: 29 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: 2 Yorum var.
Orta Asya bölgeleri ile her zaman bağlantılar var olmuştur. Örneğin; Çin ile Avrupa arasında en eski zamanlardan beri, en az Tunç Devrinden beri bağlantılar vardı. İlk zamanlarda maden elde etme ve işleme konusunda bilgi alışverişine ve ticari malların değişimine dayanmış olan bu bağlantılar, diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve iki kültürün birbirini tanımasını da sağlamıştır.
Aşağıda İpek Yolu’nun tarihi hakkında kısa ve özlü bilgiler bulunmaktadır. Bu yazıda anlatılanların daha geniş ve ayrıntılarıyla ele alındığı yazımızı okumak için “buraya” dokunabilirsiniz.
Ancak, arabulucular yolu ile gerçekleştirilmiş olan bu bağlantılar bir süreklilik göstermemiş, uzun süreli kopukluklar yaşanmış, ticaret ve bilgi alışverişinin uzun bir süre gerçekleşmediği dönemler de olmuştur.
Çin’in batıya doğru genişlemesi, İpek Yolu’nun doğu sınırının tamamen açılmasında önemli bir etken olmuştur. İmparator Vudi (M.Ö. 142–87) döneminde Han İmparatorluğu sınırlarını nerdeyse iki katı kadar genişletmiştir. Sınır tehditlerine karşı düşman bölgelerini istila ederek karşılık veren İmparator Vudi, ordularını kuzeye, güneye ve batıya göndererek birçok devleti boyunduruk altına almış, Hiung-nu zaferi ile de Orta Asya’nın tüm kontrolünü ele geçirmiştir.
İpek Yolunun Hikayesi
Tarih: 28 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: Yorum yok.
Büyük İpek Yolu tarihinin üçüncü devresi, VIII-XIII. yy. başına, yani, Arap fetihlerinden ve Ön Asya, İran, Kafkasya, kısmen Doğu Avrupa, Afganistan, Kuzey Hindistan, Orta ve kısmen Merkezî Asya’nın (Doğu Türkistan) İslamlaşmasından Moğol istilalarının Avrasya’nın hatırı sayılır topraklarındaki korkunç yangın yerlerine kadar olan zamana tekabül etmektedir.
Aşağıda İpek Yolu’nun tarihi hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Bu yazıda anlatılanların özeti niteliğindeki kısa yazımızı okumak için “buraya” dokunabilirsiniz.
Bu devir, “meskûn dünya”nın, önemli ölçüde günah çıkarma alâmetine göre: Batıda İspanya ve Mağrib’den (kuzeybatı Afrika) Doğuda Semireç’e (Yedisu) ve Ganj vadisine kadar ve Kuzeyde İdil Bulgarlarının ülkesinden Güneyde Hint Okyanusu’na kadar Eski Dünya’nın geniş bir mıntıkasını temelde Müslüman ülkeler; Batı, Orta ve Kuzey Avrupa’yı ise Katolik bölgeler oluşturuyorlardı; Balkanlar ve Doğu Avrupa’nın bir kısmı Ortodoks Bizans sahasına dâhildi; Çin’de Uzak Doğunun T’ang İmparatorluğu inkişaf devrini yaşıyordu.
VIII. yy.ın sonu-XIII. yy.ın başında daha önceki devirlerin ticaret ve münasebet yollarının yansıra, milletler arası ve içbölge yollarının önemi artmakta; mal olarak ise, sadece, cemiyetin üst düzeyindeki kişilerin lüks ve günlük eşyaları değil, hatta ondan ziyade, çok sayıda zanaat işleri ortaya çıkmaktadır. Ticaret ve münasebet, pratikte bütün Avrupa’yı ihata ederek ve Afrika’ya geçerek İslâm dünyası ülkeleri ve Kazakistan ve Güney Sibir bozkırları vasıtasıyla ve sadece Yakın Doğu ile Hindistan arasında değil aynı zamanda İdil Boyu, Eski Rusya ve diğer Doğu Avrupa bölgeleriyle gerçekleştirilmektedir.
Bu devir için hayalî ve gerçek, çok sayıda uzak seyahatler biliniyor. Mesela, 874 yıllarında, Arap tüccarı İbn Vahab’ın Nankin yolculuğu veya İngiltere Kralı Büyük Alfred’in emriyle Shernborn’lu Piskopos Sigelm tarafından Güney Hindistan’ın daha sonraki on yıl için ziyaret edilmesi; Vareg’lerin Don, İdil, Hazar boyunda gezileri ve onların IX-X. yy.larda Bağdad’da bulunmaları; İbn Fadlan tarafından tasvir edilen, 922 yılında Arap Halifesi elçilik heyetinin İdil Bulgar ülkesine seyahati; X. yy.da ve müteakip asırlarda Arap tüccarların Rusya’nın kuzeyine gezileri, Müslüman İspanya’dan (veya Kuzey Afrika) Arap-Yahudi tüccarı İbrahim ibn Yakub’un Almanya’ya, Baltık Denizi’ne kadar seyahati bu cümledendir; 973 yılı Paskalyasında İbn Yakub, İmparator Otton I’in sarayında yine görünüyor ve bu hükümdarla sohbet ediyordu.