Şeyhülislam Yahya
Tarih: 30 Mart 2012 | Bölüm: Ş | Yorumlar: Yorum yok.
Babası Ankaralı Şeyhülislâm Bayram-zâde Zekeriyyâ Efendi (öl. 1593) Ebussuud Efendi’den sonra Osmanlı şeyhülislâmlarının en değerlilerinden sayılır. İlk eğitimini aile içinde görerek Abdülcebbâr-zâde gibi devrin büyük ulemasından ders görerek yetişmiştir. Genç yaşında Atik Ali Paşa (1586), Haseki Sultan (1589) ve Sahn medreselerinde müderrisliklerde bulunmuş, Üsküdar Valide Medresesi’ndeki müderrisliğinden sonra Halep (1595) ve bir yıl sonra da Şam kadısı olarak atanmıştır.
Mısır, Edirne ve Bursa’da da kadılıklarda bulunarak nihayet 1603 tarihinde İstanbul kadılığına getirilmiştir. Bir yıl kadar sonra bu vazifesinden azledilerek aynı yıl içinde önce Anadolu ve ardından da üç kere Rumeli kazaskerliğine getirilmiştir (1604, 1609, 1617).
İlk olarak şeyhülislâmlığa atanmasından (1031/1622) bir yıl sonra, Sadrazam Kemankeş AH Paşa’ya rüşvetçilikte ileri gittiğini ima etmesi üzerine paşa le arası açılmış, paşanın Sultan IV. Murad’a aleyhte tezviratta bulunması üzerine azledilmiştir. Yerine getirilen Esad Efendi’nin vefatı üzerine (1034/1625) ikinci olarak şeyhülislâmlığa getirilmiş, 7 yıl kadar bu makamda kaldıktan sonra, Ahmed Paşa’nın şehid edilmesi üzerine meşihatten çekilerek (1041/1632) yerine Ahî-zâde Hüseyin Efendi getirilmiştir.
Nihayet Ahî-zâde’nin katli üzerine (1043/1634) son olarak getirilmiş ve 80’i aşkın bir yaşta ölene kadar bu makam-lakalmıştır (1053/1644). Toplam meşihat hizmeti 20 yıla yakındır. Cenazesi İstanbul halkının elleri üzerinde götürülerek Sultan Selim’de babasının yanına defnedilmiştir. Şeyhülislâmlığının son yılında Cinci Hoca’nın zuhuru ve padişah üzerinde yoğun nüfuz kurması, devlet işlerinde sık sık görüşlerine müracaat edilen Yahya Efendi’yi kenarda bırakmıştır. Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın sa dareti yıllarında paşa ile iyi anlaşarak birlikte verimli çalışma imkânı bulmuştur Sultan IV. Murad’ın Revan ve Bağdat seferlerine katılmıştır.
Tarihlerin Yazımı
Tarih: 29 Mart 2012 | Bölüm: Yazım Kuralları | Yorumlar: 82 Yorum var.
a. Bilinen bir tarihi anlatan ay ve gün adları her yerde büyük harfle yazılır:
Örnek: 23 Nisan kutlamaları, 19 Mayıs hazırlıkları, 31 Mart ayaklanması …
b. Tarihler zaman birimi olarak en kısa olandan en uzun olana doğru -yani “gün/ay/yıl” şeklinde- sıralanır.
Örnek: 30 Haziran 1998
30.06.1998
30/06/1998
c. Ay ve gün adları yanlarında sayı olmadan kullanıldıklarında küçük harfle başlayarak yazılır.
Örnek: Bu yıl şubat ve mart ayları çok soğuk geçti.
Şeyh Galip
Tarih: 27 Mart 2012 | Bölüm: Ş | Yorumlar: Yorum yok.
Asıl adı Mehmed’dir. Şiirlerinde önce “Es’ad” daha sonra da “Gâlib” mahlasını kullanmıştır. Babası ve dedesi Mustafa Reşid ve Mehmed efendiler de kendisi gibi Mevlevî, ilim-irfan sahibi ve şair kimselerdi. İlk eğitimini babasından görerek ondan Farsça öğrenen Gâlib, daha sonra Galata Mevlevîhânesİ Şeyhi Hüseyin Dede ve Hoca Neş’et Efendi’den dil ve edebiyat dersleri almış, genç yaşlarda şiire başlamıştır.
Çocukluk yıllarından itibaren Vak’anüvis Pertev, Reisülküttâb Râşid gibi çağdaşlarına; Fuzûlî, Hayalî Beğ, Nâbî ve Nedîm gibi eski üstatların şiirlerine nazireler yazıyor ve İran şairlerinden Şevket-i Buhârî’nin Sebk-i Hindî üslûbunu uygulamaya özen gösteriyordu. Henüz 24 yaşındayken ilk şiirleri divan oluşturacak bir yekûn oluşturan Gâlib, bundan iki yıl kadar sonra da Hüsn-ü Aşk’ı nazmetmiştir.
Otuz yaşlarındayken ailesine haber vermeden ansızın Konya’ya giderek çileye başladıysa da anne ve babasının ısrarlı mektupları ve Ebûbekir Çelebi’nin ricası üzerine çilesinin geri kalan kısmını Yenikapı Mevlevîhânesİ’nde tamamlamak üzere İstanbul’a döndü. Binbir günlük çile sonucunda 11 Haziran 1787’de “dede” ve “hücre-nişîn” oldu ve Ali Nutkî Dede’den hilâfet aldı. Çile süresince şiirle uğraşmayan Gâlib, tekrar yazmaya başladı. Şiir ve musikîden çok hoşlanan ve Mevlevîliğe ilgi duyan Sultan III. Selim, Gâlib’in şiirlerini beğenenler arasındaydı.
Büyük Harflerin Kullanımı
Tarih: 25 Mart 2012 | Bölüm: Yazım Kuralları | Yorumlar: 89 Yorum var.
Büyük harflerin yazımı, Türkçede yazım kuralları içinde en önemli olan ve en çok dikkat edilmesi gereken konulardan biridir. Bununla birlikte, kullanım alanı çok geniş olduğu için, büyük harflerin kullanımı konusunda insanlar sıkça yazım yanlışı yapmaktadır.
Alfabemizde (Türk / Latin alfabesi) her harfin bir büyük, bir de küçük şekli vardır. Yazıda yaygın olarak küçük harf kullanılır. Ancak belirli yerlerde büyük harf kullanılmalıdır. Büyük harfle küçük harf arasında okunuş olarak fark olmasa da yazılış olarak büyük farklar vardır.
Aşağıda, büyük harflerin hangi durumlarda kullanılması gerektiği sıralanmıştır:
1. Cümle büyük harfle başlar, dizeler de genellikle büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamayan bir kelime dizisi, öncesi yazılmamış ya da silinmiş bir cümle zannedilebilir:
Örnek: Akıl yaşta değil, baştadır.
Affet Kâmuran, aklım başka yerdeydi.
(R. N. Güntekin)
“Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!”
M. Kemal ATATÜRK