Dünya Edebiyatında Hikaye / Öykü
Tarih: 30 Eylül 2011 | Bölüm: Hikaye (Öykü) | Yorumlar: Yorum yok.
Öykü, Avrupa’da ayrı bir tür olarak Orta Çağ’ın sonlarında İtalyan yazar Boccacio’nun Decameron (1349-1353) kitabı ile ortaya çıkmıştır. Bu kitabın kaynaklan arasında, MS II. yüzyılda Hint edebiyatında ortaya çıkan Pançatantra’nın XIII. yüzyılda Toskanalı Pedro de Alfonso tarafından yeniden yazılmış hâli olan La Disciplina Clericalis ile o dönemde Arapça, Farsça, Yunanca, İbranice, Latince gibi birçok dilde çevirisi olan Yedi Bilgenin Kitabı (Livre des SeptSages) ve şövalye hikâyeleri olduğu tahmin edilmektedir. Dolayısıyla, Decameron’fa kullanılan çerçeve hikâye tekniğinin Doğu (Hint) kaynaklı olduğu açıktır. Boccacio eseriyle, İtalya’da bulunan birçok takipçisinin yanında, bütün Avrupa’yı etkilemiştir. İngiltere’de Chaucer’ın Canterbury Masalları bunun en önemli örneğidir.
Fransa’da Yüz Yeni Öykü (Les Cent Nouvelles) adıyla yayımlanan ilk öykü kitabı (1462-1466) anonimdir. Bu kitaptan yaklaşık yüzyıl sonra, Fransız Marguerite de Navarre’ın Heptameron adlı kitabı Decameron’u örnek almakla birlikte daha yüksek bir dil ile yazılmış olması ve kişilerin psikolojik çözümlemelerine yer vermesiyle öykü gelişiminde bir atılımı işaret eder. Öykü ve roman bu dönemde birbirine çok yakın türler olarak algılanıyordu. Öyküyü romandan ayıran tek ölçü, öykünün küçük roman kabul edilmesiydi. Örneğin, Madame de La Fayette’in Cleves Prenses 7 (La Princesse de Cleves) kimi zaman roman kimi zaman da öykü olarak tanımlanır.
Öykü türü yeni bir açılımı, 17. yüzyıl İspanya’sında öncü yazarlardan sonra Cervantes’in 1613’te yayımladığı Örnek Öyküler’de (Novelas Ejemplares) bulmuştur. 18. yüzyıl Aydınlanma Çağı’nda ise biçim ve içerik bakımından çok çeşitlilik göstermekle birlikte çağın anlayışı gereği ağırlıklı olarak felsefî öyküler yazılmıştır. Antoine Galland’ın bu yüzyılın başında yaptığı Binbir Gece Masalları’nm çevirisi ise Avrupa için ancak yüzyıl sonra, Doğu’ya artan ilgi sonucu bir keşif olmuştur.
Hikaye / Öykü Örnekleri
Tarih: 30 Eylül 2011 | Bölüm: Hikaye (Öykü) | Yorumlar: 44 Yorum var.
Örnek: 1)
Birtakım İnsanlar
Gece saat on ikiyi on geçiyor.Taksim’de saatin altında tramvayı bekliyorum. Öyle olmasa, bu kadar ince eleyip sık dokumaya lüzum görmez; vakit gece yarısını geçmişti, derdim.
Epey oluyor. Baharın bu soğuk günlerinde, şu devam eden kıştan bir buz gibi gece, hatırıma geliyor. O zamanlar daha Camlı Köşk’ün camları ve hanende ilânlarının mavi ışığını üşüterek geçen buz gibi bir rüzgâr esiyordu. Benimle beraber belki ona yakın insan, gördükleri herhangi bir filmin rüyasını ayakta görüyor ve yataklarının ümit, hayat, güzel günler veyahut uykusuz, muharebeli geceler, sığınaklar düşündüren ılıklığına bir an evvel kavuşmak için bir türlü gözükmeyen tramvaya sabırsızlanıyorlardı. Ağzımdan su buharı fışkırıyor. Birbiriyle konuşanların arasına bir sis tabakası seriliyordu. Yatak şimdi bütün insanlar için, ekmek kadar azizdir. Yatak bir sevgili, yatak hatıra, yatak çocukluk, güzel rüya, yatak bir bahar, bir deniz kenarı, bir egzotik memleket; bu saniyede insana, dostlarım, yatak ne değildir ki…
Burnum yastıkta yorganım ağzım hizasında kirpi gibi büzülmüşüm; dalmak üzereyim: Bir şeyler, birtakım kuşlar tüylerini döküyor, bir ılık su damlıyor, içimi yıkayan bir çeşme var…
Tramvay hâlâ yok. Biraz daha yerimde yatağımı, uykuyu düşünsem belki de uyuyuvereceğim. Donmak üzere olan insanların tatlılığını içimde duymaya başladım. “Bari gideyim şu açık pastanede bir ıhlamur içeyim de sonra yatarım,”dedim. Bir iki adım atmamıştım ki önüme bir adam dikildi. Rüzgârdan yalnız bir karartı gördüm. Sonra yüzüne doğru bir hortumdan çıkar gibi bir duman yayıldı: Adam konuşuyordu. Tatlı, munis bir Anadolu şivesiyle,
– Ağabey, dedi, buradan bana benzer birtakım adamlar geçti mi?
Deneme
Tarih: 29 Eylül 2011 | Bölüm: Deneme | Yorumlar: 2 Yorum var.
Deneme Nedir? – Tanımı ve Özellikleri
Tarih: 29 Eylül 2011 | Bölüm: Deneme | Yorumlar: 4 Yorum var.
Tek bir konuyu rahat ve akıcı bir biçimde ele alan, çoğu kez yazarının kişisel bakış açısı ve deneyimini aktaran orta uzunluktaki edebi metinlerdir. Bu türün yaratıcısı 16. Yüzyıl Fansız yazarı Michel de Montaigne’dir. Yazdığı metinlerin kişisel düşünce ve deneyimlerinin iletilmesine yönelik edebi parçalar olduğunu vurgulamak için deneme (essai) adını seçmiştir. Türk edebiyatına deneme, diğer edebi türler gibi Tanzimat’tan sonra Batı’nın etkisiyle girdi. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı Atay, Yahya Kemal Beyatlı deneme türününde eserler veren önemli yazarlarımızdır. Ancak deneme türünün en önemli yazarı Nurullah Ataç’tır. Ataç, denemelerinde kişisel tavrını açıkça ortaya koyan, dilde yenilikçi ve titiz, üslupta akıcı bir yazardır.
Denemeye özgü bir konu türü yoktur. Özgürce seçilen bir konuda, yazarın kendi kendiyle konuşma havası içinde yazdığı yazı türüdür. Yazının konusu yazarın o anda aklına geliveren bir konu görünümündedir. Öğretici ve düşünsel yanı da vardır.
Denemenin belirleyici özellikleri nelerdir?
• Makale gibi düşünsel plânla yazılır. Fakat makaleden kısa yazılardır.
• Yazar anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Bilimselden çok kişisel görüşünü açıklar, okuyucusunu kendisi gibi düşündürme kaygısı yoktur.
Serbest düşüncenin ifade alanı ve nesrin bir türü olarak deneme, yazarın gözlemlediği ya da yaşadığı olay, olgu, durum ve izlediği objelerle ya da herhangi bir kavramla ilgili izlenimlerinin herhangi bir plâna bağlı kalmayarak, deliller getirip kanıtlama yoluna gerek duymadan ve kesin hükümler vermeden, tamamen kişisel görüşüyle serbestçe yazıya döktüğü birkaç sayfayı geçmeyen kısa metinlere denir.
Deneme, derin düşünceden çok, kişinin kendi dışındaki nesnelerle herhangi bir konuda gerçek ya da hayalî olarak girdiği diyaloğun ürünüdür.