Prof. Dr. Osman Turan
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Trabzon ili, Çaykara İlçesi’ne bağlı Soğanlı adlı bir köyde 1914 yılında doğduğundan, kendisi küçük yaşta iken babasının Erzurum – Kandilli’de şehid olduğundan, annesiyle ağabeysinin (Mehmet Nazım Turan) yardım ve teşvikiyle ilk ve ortaokulu yokluk ve sıkıntı içinde bitirdiğinden ibarettir. Kendisi ilkokulu Çaykara’da ortaokulu ise Bayburt’ta okumuştur. Köyde ailesi Kuranoğulları lâkabıyla meşhur idi. Osman ise, Turan soyadını almıştır.
Son derece çalışkan olan Osman, liseye Trabzon’da başladı, bugünkü ihtisas hastanesinin yerinde olup, Ankara’lılarca “Taş Mektep” adıyla tanınan liseden mezun oldu. Atatürk tarafından 1935 yılında kurulmuş olan Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi yatılı imtihanını kolaylıkla kazandı. Ulus’taki Evkaf Apartmanında faaliyete geçen Fakülte’nin Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün başında, buraya Atatürk tarafından getirilen, dünyaca tanınmış büyük âlim Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü bulunuyordu.
Bu apartmanın Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’ne tahsis edilmiş olan zemin katındaki loşça bir salona girenler, orta boylu büyük başlı, iri elâ gözlü bir gencin, uzun bir masanın başında, gece – gündüz çalıştığını görürlerdi. Bu genç, burada hayatını ve eserlerini sözkonusu ettiğimiz Osman Turan’dan başkası değildi.
Osman Turan, Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü’nün başında bulunduğu Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün ilk öğrencilerindendi. Osman, daha ilk andan itibaren çalışkanlığı ve gayretiyle hocasının dikkatini çekti. Onun Anadolu çocuklarına has çekingenliği ve tevâzuu yanında içten hürmeti ve sarsılmaz bağlılığı da Fuad Köprülü’nün gözünden kaçmadı. Nitekim, o, bütün bu meziyetleriyle, aradan çok geçmeden, bu büyük ilim adamının, herkesçe bilindiği gibi, son derece kıt olan takdir ve teveccühünü kazandı. Gerçekten, Köprülü, kendisine öğrenci muamelesi değil, adetâ asistan muamelesi yapardı. Nitekim, Ortaçağ Tarihi Seminer Kütüphanesi’ni Osman idare ederdi.
Osman Turan’ı ilk defa işte bu salonda tanıdım. Ben Prof. Mehmet Fuad Köprülü’nün derslerine ve son derece faydalı olan seminerlerine muntazam olarak devam etmekle beraber, yatılı olduktan sonra, yani üçüncü sınıftan itibaren – elime geçen fırsatı kaçırmamak için – Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nden Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’ne geçerek, onun esas öğrencisi oldum. Bu andan itibaren Osman Turan ile her zaman beraberdik.
Büyük âlim Fuad Köprülü seminerlerinde ve derslerinde, tatlı bir Karadeniz şivesiyle konuşan Osman’ın ileri sürdüğü fikirleri, mütalâaları dikkatle ve sabırla dinler, bazen tasvib eder; bazen da tamamlar veya düzeltirdi.
Osman Turan, yazı yazmağa çok erken başladı. Nitekim, ilk yazılarını ilk öğrencilerini daha öğrenciliği sırasında yazmıştır.1 Kendisi 1940 yılında Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nden mezun olunca aynı kürsüye asistan oldu.
Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü, Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün başına getirildikten sonradır ki, öğrencilerine doktora yaptırmaya başladı. Kendisinin doktor payesini verdiği öğrencilerinin sayısı dördü geçmedi: Prof. Dr. Fuad Köprülü’den ilk doktor unvanını alan öğrencisi, Osman Turan (1941), son doktor unvanını alan öğrencisi de, bu satırların yazarı Mehmet Altay Köymen idi (1943). Prof. Dr. Fuad Köprülü, Mehmet Altay Köymen’in doktora imtihanını jüri başkanı olarak idare ettiği sırada, ilim hayatını çoktan bırakıp, siyaset hayatına atılmış bulunuyordu, (Prof. Dr. Fuad Köprülü’den doktor unvanını alan öteki iki öğrencisinden biri, halen Ankara Üniv., İlâhiyat Fak. İslâm Tarihi Profesörü olan Neşet Çağatay, biri de M. Eğ. Bak. Lığının muhtelif kademelerinde genel md. Mv. Olarak vazife yapan Selâhattin Çetintürk’tür).
Osman Turan, Doktor unvanını öğrencilik yıllarından itibaren malzeme toplayarak yazmağa başladığı – daha ziyade İslâmdan önceki kültür tarihiyle ilgili “12 Hayvanlı Türk Takvimi” adlı basılmış eseriyle aldı.
1 Kasım 1956 yılında II Abdulhamit’in torunu Emine Satia hanım ile evlendi. 17 Ocak 1978’de rahmete kavuştu.
OSMAN TURAN’IN İLMİ HAYATI
Osman Turan’ın ilmi hayatı, doktor ünvanını aldığı 1941 yılından itibaren başlamıştır denebilir. Fakat, kendisinin asıl orijinal araştırmaları 1944 yılında elde ettiği doçentlik unvanından itibaren başlar. Onun için bir formaliteden ibaret olan doçentlik unvanını alarak hareket serbestliğine kavuşan Osman Turan, ilmi çalışma plânında da büyük bir değişiklik yaptı: Türkler, nasıl Orta – Asya Türk Tarih ve medeniyetinden Türklerin bu yeni vatanının tarihine geçti ve Anadolu’da karar kıldı. Gerçekten, Anadolu Selçukluları tarihi, hayatının sonuna kadar Osman Turan’ın ilmi çalışmalarının ağırlık noktasını teşkil etti.
Osman Turan, yine çok doğru bir kararla, işe el yazması ana kaynakları neşretmekle başladı. Meselâ, Anadolu Selçukluları tarihinin en mühim iki yerli kaynağından biri olan Aksarayi’nin Farsça eserini geniş bir önsözle o yayınladı.