Trablusgarp Savaşı ve Atatürk
Tarih: 10 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: Yorum yok.
Mustafa Kemal, Selanik’ten İstanbul’a atandıktan kısa bir süre sonra Avrupa büyük devletler ailesine girmenin yolunun sömürge sahibi olmaktan geçtiğini düşünen İtalyanlar, 29 Eylül 1911’de Kuzey Afrika’da bir Türk toprağı olan Trablusgarp’a saldırdılar. İtalyan saldırısı başladığı sırada geniş Trablusgarp topraklarında toplam 2450 kişilik çok cüz’i bir Türk askeri bulunuyordu. Hiç kimse güçlü, modern ve sayıları yüz bini aşan İtalyan çıkartma birlikleri karşısında Türk kuvvetlerine başarı şansı tanımıyordu.
Trablusgarp’ta bulunan 42. Tümenin kuvvetlerinin çok büyük bölümü Şeyh İdris Ayaklanması’nı bastırmak üzere Yemen’e gönderilmişti. İki bağımsız süvari alayı lağvedilmiş; top ve tüfekler ise eskidikleri gerekçesiyle İstanbul’a götürülmüş, yerlerine yeni silahlar gönderilmemişti. Bölgenin valisi başta olmak üzere mülki ve askeri memurların tamamına yakını izin ve tayin gerekçesiyle Trablusgarp’tan ayrılmışlardı. Yeni tayin olan memurlar ise henüz görev bölgelerine ulaşamamışlardı.
İtalyanların Trablusgarp’ı kolayca işgali için tüm şartlar uygundu. Bu şartları dikkate alan siyasî ve askerî çevreler, Trablusgarp’ı savunmanın imkansız olduğunu düşünüyorlardı. Hatta Osmanlı Hükümeti de aynı düşüncede olduğu için İtalyanları savaştan vazgeçirtip Trablusgarp’ı uygun şartlarda vermenin yollarını arıyordu. Ancak tüm barış girişimleri sonuçsuz kalınca Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, İtalya’yı barışa zorlayabilmek için tüm imkanların kullanılarak direnişe geçilmesini emretti.
Uzakta da olsa vatanın bir parçasının işgale uğraması, idealist genç Türk subayları arasında büyük bir yankı yarattı. Bunların zihinlerinde Trablusgarp’ı İtalyanlara karşı gerilla savaşı ile savunmak fikri vardı. Bunun için öncelikle Trablusgarp’a ulaşmak gerekiyordu. Ne var ki, hükümetten umdukları desteği göremiyorlardı.
Direnişin devamını isteyen Harbiye Nazırlığı, İtalya’ya resmen savaş açılmadığı için, kendi subaylarını gönderme sorumluluğunu almak istemiyordu. Gönüllü olarak direnişe katılmak isteyen subayların arasında geleceğin büyük önderi Mustafa Kemal, Berlin Askerî Ataşesi Enver Bey, Ali Fethi Bey, Süleyman Askerî Bey ve onlarla aynı arzuyu paylaşan yüzlerce subay vardı. Hepsi de cepheye ulaşabilmenin hesaplarını yapıyorlardı. Deniz yoluyla gitmeleri imkansız görünüyordu. Kara yoluyla Mısır ve Tunus üzerinden Trablusgarp’a ulaşmayı planlıyorlardı. İngiliz ve Fransızların geçiş izni vermeyecekleri ihtimali de gözden uzak tutulmuyordu. Yakalanma ihtimaline karşı topluca değil, küçük gruplar halinde yola çıkılacaktı.