Söz Varlığı Değişmeleri
Tarih: 12 Haziran 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: Yorum yok.
Dünyadaki dışa açık tüm toplumlar, türlü yollarla birbirlerini etkilemektedir. Uluslar arasındaki ticaret, eğitim – öğretim etkinlikleri, siyasal ve dinî etkiler, teknolojik gelişmeler, savaş ve göç gibi ilişkiler toplumların etkileşime geçmelerine yol açmaktadır. Bu durum, süreç içerisinde ulusların maddi ve manevi değerlerinde değişiklik yaratır. Değişikliğin en çok yaşandığı milli değer ise, “dil” olmaktadır.
Dilin özellikle “söz varlığı” boyutu, toplumların kurdukları ilişkiden birincil olarak etkilenmektedir. Çünkü “dilin söz varlığı dış etkilere en açık alandır. Toplumdaki ve evrendeki her değişme öncelikle söz varlığına yansımakta, buna koşut olarak dilin öteki düzeylerini de etkilenmektedir” (İmer, 1998: 1). Bu nedenle toplumlar arasındaki ilişkiler süreci, dilin söz varlığı veya dil bilgisi boyutundaki değişiklikleri de beraberinde getirmektedir.
Söz varlığı değişmeleri, genellikle “gereksinim” ve “özenti” sonucunda yabancı dillerden alıntılar yapma ile meydana gelmektedir. Gereksinim sonucunda alıntı yapma, ulusların çağdaşlaşma yolunda bilim ve tekniği takip etmesi adına yapıldığından, dilin zenginleşmesini sağlayabilir. Fakat özenti sonucunda yapılan alıntılar, dilin yabancılaşmasına ve kendi söz varlığına zarar vererek, onu unutulmaya mahkûm etmesine neden olmaktadır. Kuşkusuz ki yaşayan dünya dilleri arasında “saf dil” yoktur ve yabancı dillerle etkileşime girmek, dilin söz varlığının zenginleşmesini sağlayabilir. Fakat alıntıların sayısı artınca, söz varlığının yok olma tehdidi ortaya çıkmakta ve zamanla dilin kendi sonunu hazırlamasına yol açmaktadır.
Türkçede Yabancı Sözcükler
Tarih: 12 Haziran 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: 1 Yorum var.
Dışa açık toplumların tamamı, yaşadıkları süre boyunca dünyadaki uluslarla etkileşime girmişlerdir. Bu etkileşim, doğal olarak kültür ve dil aktarımına da zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle dünyada saf ırk olmadığı gibi, saf dil de kalmamıştır. Ulusların binlerce yıl içinde birbiriyle yakınlaşması gibi, diller de birbirini etkilemiş, yeni diller doğurmuş veya ölüp gitmiştir.
Bugün yaşayan dillerin çoğu, bundan yüzlerce veya binlerce yıl önce aynı dilden ayrılarak yeni bir dil olarak ortaya çıkan dillerdir. Örneğin İtalyanca, Fransızca, İspanyolca ve Portekizce belli dönemlerde Latinceden ayrılarak oluşmuş dillerdir. Bu nedenle İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca gibi diller “ana dil” sayılmamaktadır. Çünkü bu diller, farklı dil veya lehçeler doğuran köklü diller değildir. Türkçe ise bugün yaşayan Çuvaşça ve Yakutça gibi ayrı dil sayılabilecek diller ile Türkmen ve Kırgız Türkçeleri gibi lehçeleri doğurmuş bir ana dildir.
Ulusların savaş, göç, din değişiklikleri, komşuluk gibi ilişkileri sonucunda iletişim kurmalarıyla, bu uluslara ait diller de birbirini etkilemeye başlamıştır. Cezayir’in Fransızlar tarafından işgal edilmesiyle bu ülkede Fransızca resmi dil olacak kadar yaygınlaşmıştır. Türklerin Müslüman olmaları sonucunda Arapça ve Farsça sözcüklerin hızla Türkçenin söz varlığına eklenmesi de yine bu etkileşimin sonucundadır.