Atatürk’ün Çocukluk Anıları
Tarih: 5 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 42 Yorum var.
“Çocukluğuma ait ilk hatırladığım şey mektebe gitmek meselesine dairdir. Bundan dolayı annemle babam arasında şiddetli bir mücadele vardı. Annem, ilahilerle mektebe başlamamı ve mahalle mektebine gitmemi istiyordu. Gümrük İdaresi’nde memur olan babam, o zaman yeni açılan Şemsi Efendi’nin mektebine devam etmemi ve yeni usul üzere okumama taraftardı. Nihayet babam işi mahirane bir surette halletti. Evvela alışılmış törenler ile annemin gönlü yapılmış oldu. Birkaç gün sonra da mahalle mektebinden çıktım. Şemsi Efendi’nin mektebine kaydedildim.”
İşte Atatürk, kendi çocukluğunu yukarıdaki sözlerle böyle anlatıyor. Atatürk’ün çocukluk yıllarına dair anıları pek bilinmese de onun çocukluk arkadaşı Asaf İlbay’ın anlatımıyla bir anısını bulduk. Sokakta birdirbir oynayan Asaf İlbay 11-12 yaşlarında ki Mustafa Kemal’in kendilerine hiç katılmadığını ama oyunu izlemeyi çok sevdiğini söyledi.
Hele birde aramızdan biri düşerse keyfine diyecek yoktu. Bu oyunda biri eğilir ve başını öne eğer diğerleri ise onun üzerinden atlardı. Bir gün Asaf İlbay ve arkadaşları Atatürk’ü oyuna katmak için yaka paça yakaladılar. Atatürk eğilme sırası kendine geldiğinde ben eğilmem dedi ve dimdik durdu. Atlarsanız böyle atlayın dedi. Arkadaşları ve Asaf İlbay ne kadar ısrar etse de Atatürk yinede eğilmedi.
Atatürk’ün çocukluk anılarından bir diğeri de şöyledir; Şemsi Paşa mektebinde eğitim gören Atatürk Beden Eğitimi dersinde koşu yarışına katıldı. Bu yarışta birinci gelecek kişi okullar arası yapılacak koşu yarışmasında mektebi temsil edecekti. Öğretmen okulun etrafında iki tur atıp buraya ilk gelen birinci olacak dedi.
Okulda Şiddet Nedir? / Alınacak Önlemler
Tarih: 30 Ekim 2011 | Bölüm: Eğitim | Yorumlar: 6 Yorum var.
Okullardaki eğitim öğretim çalışmalarının daha özgür bir ortama kavuşmasıyla birlikte, niteliği daha yüksek bir eğitimin gerçekleştirilebileceği düşünülürken, okul içindeki öğrenci – öğrenci ve öğrenci – öğretmen ilişkilerinde gözle görülür bir gevşeme ortaya çıkmıştır. Çünkü sağlıklı bir bilinç yapısına sahip olmayan bireyler için özgürlüğün sınırı yoktur. Bu sınır tanımamazlık, başkalarının herhangi bir alanda kısıtlanmasına neden olduğunda, şiddetin ilk adımı olan “duyguların yıpratılması” ile karşılaşmak olasıdır.
Okulda şiddet, okul iklimi üzerinde olumsuz sonuçlar üreten, öğrencilerin öğrenme süreçlerine zarar veren, onların gelişimlerini engelleyen, saldırgan ve suç benzeri davranışları tanımlamayan ve Sosyoloji – Psikoloji disiplinleri içerisinde ele alınan önemli konulardan biridir.
Okullardaki şiddet, değişik nedenlerden kaynaklanabilir ve çok yönlüdür. Sorun, yalnızca öğretmenlerin veya idarecilerin öğrenciler üzerinde baskıcı tutumlar içerisinde olması değildir. Şiddet, öğretmenlerden veya okul içinde güvenliğin sağlanmasında önemli görevleri bulunan okul idaresinden bağımsız bir biçimde, tamamen öğrenci odaklı olarak da ortaya çıkabilir. Özellikle toplumda meydana gelen yozlaşmalar ve şiddet yanlısı eğilimler, öğrencileri büyük oranda etkilemektedir. En değersiz konuları bile şiddete dönüştürebilecek eğilimde bulunan gençler, çoğu zaman şiddetin kaynağı durumunda oldukları gibi, aynı zamanda şiddetin etkisinin de odağı konumundadırlar.
İdeal Öğretmen Nasıl Olmalıdır?
Tarih: 30 Ekim 2011 | Bölüm: Eğitim | Yorumlar: 2 Yorum var.
Eğitim bilimleri alanında yapılan araştırmalar neticesinde, en iyi öğretme / öğrenme etkinliklerinin nasıl gerçekleştirilmesi gerektiği ortaya koyulmuştur. Ülkemizde son yıllarda büyük önem kazanan “yapılandırmacı yaklaşım“, bu temelde ortaya çıkmıştır. Yapılandırmacı yaklaşım, eğitim / öğretim faaliyetlerinin düzenlenmesinin yanında, “ideal öğretmen“in belirlenmesinde de önem taşımaktadır.
İdeal öğretmen, yapılandırmacı yaklaşımın gerektirdiği biçimde, öğrenme / öğretme etkinliklerini iyi planlamak; eski “geleneksel” tutumlardan vazgeçip, “öğrenci merkezli” öğretmeye doğru yol almak; düşünen, sorgulayan, araştıran, eleştiren, çok yönlü okuyan bireyler yetiştirebilmek için öğrencileri etkin kılmalıdır. Ürün kadar öğrenme sürecine de önem vermek gerekir. Öğrenme / öğretme ortamlarını iyi düzenleyebilmek, öğrencilerin beş duyu organını etkileyerek ve onlara zengin öğrenmeler yaşatacak ortamları yaratabilmek, bireysel farklılıkları göz önüne alıp, bilgi teknolojilerini düzenle ve etkili bir biçimde kullanabilmek de ideal öğretmenin özellikleri arasında yer almalıdır.
Aslında herkesin “ideal öğretmeni” farklı olabilir. Ve hatta bu idealin sınırı yoktur. Fakat genel doğrular ve araştırmalar çerçevesinde düşünüldüğünde, ideal öğretmen için bazı özellikler sıralanabilir. Bu özellikler, olması istenen ve olduğunda bizi verimli / etkili bir eğitime kavuşturacak öğretmenlerin özellikleridir.
Günümüz gençliğinin sorunlarından biri, kendini ifade edememesidir. Ne yazık ki eğitimimiz, öğrencilerin kendini çekinmeden ifade edebilecekleri, türlü konularda tartışmaya katılacakları temel becerileri gençlere kazandıramamaktadır. Bu, belki de bütün alanlarda, her türden öğrencinin başarısız olmasına temel nedendir. Çünkü öğrenciler, öğrendiklerini günlük yaşama aktaramadıkları; sorgulamaktan, düşünmekten ve eleştirmekten kaçındıkları için, biz eğitimimize “kötü” diyoruz. İşte ideal öğretmen, öğrencilerini bu anlayışla ve bu eksiklikleri görerek yetiştirmeye çalışan öğretmendir.