Günlük Yazmanın / Tutmanın Önemi
Tarih: 20 Ocak 2013 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: 17 Yorum var.
Günlük, birçok gencin özellikle ilköğretim dönemlerinde merak saldığı; fakat belli bir süre sonra merakını yitirdiği bir yazın türü, ayrıca yararlı bir ilgi alanıdır. Hemen hepimiz, öğretmenlerimizin veya arkadaşlarımızın teşvikiyle önceleri istek ve heyecanla bir günlük tutma işine giriştiğimizi hatırlarız. Fakat neden sonra çoğumuzun merakı söner, ilgi ve heyecanı gittikçe azalır. Bu süreç, birkaç sayfa tutulan günlüğü günler, aylar veya yıllar sonra gördüğümüz anda tekrar canlanmaya çalışır ve onun değerini anlayabilenler tarafından artık aksatılmadan sürdürülen bir “görev” hâline gelir.
Çevremizdeki birçok insan, günlük tutmanın ne kadar yararlı bir şey olduğuna dair düşüncelerini sıralayıverir; fakat nedense bu işi kararlılıkla sürdürebilmeyi çok az insan başarabilir. Peki neden? Bu yazımızda günlük yazmanın neden ihmal edilerek tozlu raflara terk edildiğini ve günlük yazmanın bilişsel / düşünsel anlamdaki önemi üzerinde duracağız.
Genç yaşta günlük tutma alışkanlığını kazanan bireylerin, sosyal ilişkilerde ve akademik hayatlarında ciddi anlamda başarılı oldukları, birçok edebiyat tarihçisi ve bilim insanı tarafından ortaya konmuştur. Çünkü günlük (nedir?) yazmak, insanın kendisiyle hesaplaşabileceği, gününü ne derece dolu geçirdiğine dair bir gün sonu çetelesini ortaya koyabileceği, eleştirel becerilerini geliştirecek sorguları bir bilim insanı tutumuyla sunabileceği ve dahası hayatının en önemli anılarını bir tarihi vesika hâline getirebileceği bir fırsattır. Şimdi bu paragrafı açacak nitelikte günlük yazmanın yararlarını maddeler hâlinde inceleyelim:
Onaylanmayacak Yorumlar!
Tarih: 9 Ağustos 2012 | Bölüm: Günce | Yorumlar: 22 Yorum var.
Keşke sizler böylesi tutumlar izlemeseydiniz de, ben de bu yazıyı yazmasaydım. Fakat bu konuda daha bilinçli olmanız için bir “uyarı” niteliğindeki bu yazı ile, sizleri Türkçemizi doğru ve güzel kullanmaya davet edeceğim. Dilimize gereken önemi ve değeri vererek takdir edilecek yorumlar gönderenlerden, onları böyle bir konu ile muhatap edebilme olasılığıma karşı özür diliyorum.
Bu ağeline her gün binlerce kişi giriyor ve yüzlerce yorum gönderiliyor. Yorumların hepsini günlük olarak okuyup onaylamanın sıkıntısını geçerek, yorumlarda kaç defa belirttiğimiz hâlde düzelmeyen yazım ve anlatım bozukluklarına dikkat çekmek istiyorum. Bir yazıya yorum yaparken, öncelikle “Bu yorumu niçin yapıyorum?” diye kendinize sormanız gerekiyor. Çünkü her gün klavyenin tuşlarına rastgele basıp yorum gönderenleri görüyorum. Ne yapmaya çalıştıklarını anlamıyorum; fakat bu davranışla hem kendilerini boş yere zahmete sokuyorlar hem de yorumları onaylayan bizleri…
Yorum yazarken dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta ise, yazdıklarınızın yazara veya diğer okuyuculara bir şeyler “düşündürme / kazandırma” amacı taşıması gerektiğidir. “Çok beğendim.” veya “Hiç güzel olmamış.” diye kısa kısa yorumlar göndermektense, yazıyı niye çok beğendiğinizi veya yazının neden güzel olmadığını açıklamaya çalışırsanız, bu konuda sesinize kulak verecek birileri çıkabilir. Ayrıca yorumlar sadece “teşekkür etmek” veya “istekte bulunmak” için gönderilmemelidir.
Günlük – Günce
Tarih: 7 Ekim 2011 | Bölüm: Günlük | Yorumlar: 2 Yorum var.
Günlük (Günce) Türünün Özellikleri
Tarihsel Gelişimi ve Temsilcileri
Tarih: 7 Ekim 2011 | Bölüm: Günlük | Yorumlar: 3 Yorum var.
Yabancı kaynaklarda “diary” ve “journal” olarak labir olunan “günlük” veya “günce“, günü gününe ve yazıldığı günün tarihi belirtilerek tutulan notlardan meydana gelmektedir. Ancak düzenli olmayan ve yazıldığı günü belli olmayan günceler de vardır. Çotuksöken’in ifadesiyle günce, “bir yazarın duygularını, düşüncelerini yaşadığı olayları, gözlemlerini tarih belirterek günü gününe yazmasıyla” oluşur. Güncede kişi, düşüncelerini, duygu ve gözlemlerini günü gününe, o günün tarihini de atarak içinden geldiği gibi yazar.
Günlük türünün ne olduğu üzerine kafa yormak, aslında biraz da edebiyatın ne olduğunu düşünmektir. Düzenli olarak tutulmuş, tarih atılmış notlardan mı ibarettir günlükler yoksa bundan fazla bir şey mi?
Bu konuda en genelleyici tanımı usta günlükçü, romancı André Gide yapmıştı: “Günlüğün anıdan tek farkı, günü gününe tutulmuş olmasıdır.” Edebiyatın toplardamarlarından biri olarak her günlük bir portre, bir öykü, bir anı, bir tarih yazısıdır. Yayımlanmak için yazılsın yazılmasın, her günlüğün bir kurgusu vardır. Paris’teki Bir Yabancının Günlüğü yazarı Malaparte’nin dediği gibi, “Günlüklerin, tüm öyküler gibi, bir başı, bir entrikası ve bir sonu vardır.”
Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kişinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları, gözlem, izlenim duygu düşünce ve hayallerini günü gününe tarih belirterek anlattığı yazdığı yazı türüdür. Latincedeki “dies” (gün) sözcüğünden “diarium” (günlük) sözünden gelir.
Edebiyat ve sanat dünyasından tanınmış kişilerin kaleminden günü gününe yazılan günlükler, tüm gerçekliğiyle yaşamı yansıtan birer ayna olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Günlükler, yazarlarının iç dünyasını kurgusuz bir biçimde sergileyerek günlüğün sahibine ilişkin ayrıntılı bilgilere birinci elden ulaşmamızı sağladıkları gibi, yazıldıkları dönemin önemli olaylarına ilişkin tarihsel belgeler olarak da önem kazanırlar.
Örneğin 1409 – 1431 yılları arasında Fransız bir papanın tutuğu ” Parisli Bir Burjuvanın Günlüğü” VI. ve VII. Charles dönemini araştıran tarihçiler için önemli bir kaynaktır. İngiliz Günlük yazarı John Evelyn’in “Diary” ( günlük ) adlı günlüğü 17. yüzyıl İngiltere’sinin toplumsal ve kültürel yapısına ışık tutar.