Aydın Menderes
Tarih: 24 Aralık 2011 | Bölüm: A | Yorumlar: Yorum yok.
Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti’de etkin siyasi hayatı bulunan ve 1961 darbesi sonunda asılarak idam edilen başbakan Adnan Menderes’in oğludur. Baba tarafından aslen Aydınlı bir Türk siyasetçidir. Büyük olasılıkla Aydınlı oldukları için, babası kendisine “Aydın” adını vermiştir. Belki de bu bir hayaldir, kim bilir?
Ankara Kolejini bitirdikten sonra yüksek ögrenimini Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde 1968 yılında tamamlamıştır. Serbest Ticaret ile uğraştı. V.(XVI.) Dönem Konya, XX.ve XXI. Dönem İstanbul Milletvekilidir.
Siyasete 1970 yılında Aydın’da Demokratik Partinin İl Başkanı olarak girdi. 1977 yılında Adalet Partisi Konya Milletvekili ve 1978 yılında aynı partinin Genel İdare Kurulu Üyesi oldu. 12 Eylül sonrasında 10 yıl siyasetten yasaklılar kapsamında yer aldı. 1993 yılında kurucusu olduğu Büyük Değişim Partisi Genel Başkanlığına seçildi. 1994 yılında bu partinin birleşmesiyle Demokrat Parti Genel Başkanı oldu.
Ali Şir Nevai
Tarih: 22 Aralık 2011 | Bölüm: A | Yorumlar: Yorum yok.
Manzum ve mensur eserleriyle sadece Çağatay edebiyatının değil, bütün Türk edebiyatının önde gelen simalarındandır. Özellikle Farsça Dîvân’ı ve Me-câlisü’n-nefâis adlı tezkiresiyle de İran edebiyatında çok üstün bir mevkii vardır. Farsçanın resmî dil olarak hüküm sürdüğü, Fars edebiyatının Molla Câmî ile zirveye ulaştığı ve münevverlerin Farsça yazmayı meziyet saydıkları dönemde, Nevâyî’nin,Türkçenin birçok yönden Farsçadan üstün bir dil olduğunu savunması ve Türkçe ile de yüksek bir edebiyat meydana getirmenin mümkün olduğunu bizzat eserleriyle ispat etmesi, genç şairleri Türkçe yazmaya teşvik ederek Özendirmesi göz önüne alınırsa, kültür ve edebiyat hayatımızdaki yeri ve hizmeti daha iyi anlaşılır.
Nevâî çocukluk döneminden başlayıp hayatının sonuna kadar söylediği ürkçe şiirlerini toplayarak yedi farklı divan meydana getirmiştir. Bunlardan Beâyi’u’l-bidâye, Hüseyn-i Baykara’nın isteği üzerine, Türkçe yazmış olduğu en eski şiirlerini topladığı divanıdır. Nevâdirü’n-nihâye 1476-1486 yılları arasında söylemiş olduğu şiirlerini ihtiva eden ikinci divanıdır. Garâibü’s-sıgar yine Hüseyn-i Baykara’nın şiir yazmada durgunlaştığı sırada Nevâî’ye iki ayrı divan daha tertip ederek bunların sayısını dörde çıkarmasını istemesi üzerine, Nevâî’nin ilk tertiplediği iki divanı ile yirmi yaşına kadar söylediği şiirlerini bir sınıflamaya tabi tutarak oluşturduğu divanıdır. Eser Günay Kut (Alî Şîr Nevâyî, Gara’ibü’s-sıgar [İnceleme-Karşılaştırmalı Metin], Ankara 2003) tarafından yayımlanmıştır.
Nevâdirü’ş-şebâb gençlik dönemlerinde yâni yirmi ile otuz beş yaşları arasında yazdığı şiirleri ihtiva eder. Eser üzerine Metin Karaörs doktora çalışması yapmıştır. Bedâyi’u’l-vasat orta yaşlarda yani otuz beş ile kırk teş yaşları arasında yazdığı şiirlerden oluşmaktadır. Eser Kaya Türkay tarafının yayımlanmıştır. Fevâidü’l-kiber ömrünün sonuna doğru yazdığı şiirlerden meydana gelmiş olup Önal Kaya tarafından neşredilmiştir. Özellikle son dört divanda yer alan şiirlerin kesin olarak Nevâî’nin zikrettiği dönemlerde yazıldığını söylemek zordur.
Aşık Paşa
Tarih: 20 Aralık 2011 | Bölüm: A | Yorumlar: Yorum yok.
Âşık Paşa, 670/1272’de Kırşehir’de doğmuştur. Asıl adı Ali, mahlası Âşık’tır. Önce Süleymân-ı Kırşehrî’den, daha sonra İlyas Paşa’nın halifelerinden Şeyh Osman’dan ders aldı. Muhlis Paşa’nın vasiyeti üzerine Şeyh Osman, Âşık Paşa’yı kızı ile evlendirdi. Bir süre sonra Anadolu Valisi Timurtaş Paşa’nın veziri oldu. Bazı siyasî olaylara karıştığı için Mısır’a gitti. Amasya’ya geri dönerken Kırşehir’e geldiğinde hastalandı ve orada 733/1332’de vefat etti.
730/1330 yılında yazılan ve yaklaşık 10.592 beyit olan Garîb-nâme, aruzun “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla nazmedilmiş olup on bölümden meydana gelmektedir. Dinî, tasavvufi ve öğretici bir eser olan ve halkı eğitme amacıyla yazılan Garîb-nâme, Anadolu’da Türk tasavvuf edebiyatının en eski ve tesirli eserlerinden biridir. Mesnevî on baba ve her bâb on destana ayrılmıştır. Birinci bâbda vahdet (birlik), ikincide vücut ve ruh, üçüncüde mazi, hâl ve istikbal, dördüncüde dört unsur, beşincide beş duygu, altıncıda yaratılışın altı günü, yedincide yedi kat gök, sekizincide sekiz cennet, dokuzuncuda nefes, onuncuda on mevzu anlatılmaktadır.
Her bâbda bulunan on destanda da babın esas konusuyla ilgili değişik hikâyeler anlatılmakta, bunların başında ve sonunda bazı nasihat ve öğütler verilmektedir. Âşık Paşa bu eserinde sadece derviş ve şeyh olarak değil, aynı zamanda büyük bir din âlimi ve mütefekkir olarak göründüğü için Garîb-nâ-me, devrindeki tasavvuf kültürünün mümessil eseri olmuştur. Eser hem bu hususiyeti hem de sade dili dolayısıyla büyük bir şöhret kazanarak geniş bir okuyucu kitlesine hitap etmiştir. Tasavvuf ansiklopedisi olarak nitelendirilebilecek olan eserde nasihat üslûbu hâkim olmakla beraber; birçok yerinde temsil yoluyla bazı hikâyeler anlatılmıştır. Bu hikâyeler arasında gerçek hayattan alındığı intibaını verenlere de rastlanmaktadır. Bu yönüyle eser, aynı zamanda önemli bir hayat kitabı hüviyetine sahip görünmektedir. Çünkü halk üzerindeki büyük tesiri dinî ve tasavvuf! bilgilerin yanında, hayat kültürünü de yansıtmasından kaynaklanmaktadır.
Seyf-i Serayi
Tarih: 20 Aralık 2011 | Bölüm: S | Yorumlar: Yorum yok.
Adından onun Altınordu’nun merkezi Saray şehrinden olduğu anlaşılmaktadır. Seyf-i Serâyî, hayatının ilk devresini Harezm’de geçirdi. Kültür ve sanat terbiyesini bu çevreden aldı. Sonra Altınordu ve Kıpçak bölgelerinde bulundu. Daha sonra Mısır’a giderek bize bıraktığı kıymetli eserlerini Memlûk sahasında yazdı.
En mühim eseri olan. Gülistan Tercümesi‘ni Mısır’da 1391 yılında tamamlamıştır. Seyf-i Serâyî bu tercümesinde Giilistân’m aslına pek bağlı kalmamıştır. Gülistan’dakı mensur hikâyelerin tercümeleri bir dereceye kadar aslına uygun ise de, manzum parçalar oldukça serbesttir. Ayrıca tercüme edilmeyerek atlanılan bölümler de vardır. Bu tercümede yer yer Seyf-i Serâyî’nin kendi şiirleri de bulunmaktadır. Gülistân’m mensur hikâyeleri, Seyf-i Serâyî tarafından devrin en güzel nesir diliyle Türkçe’ye çevrilmiştir.
Eserde beyit, kıt’a, mesnevî, rubaî gibi manzum parçalarda; Farsça metnin Türkçe’ye kazandırılmasında daha yaratıcı bir üslûp kullanmıştır. Bu eser, özellikle kelime hazinesi ve gramer özellikleri yönünden Türk dili için önemli bir kaynaktır. Eserin Leiden Üniv. Kütüphanesi’nde (nr. 1553) bulunan tek nüshasının tıpkıbasımı bir önsözle birlikte Feridun Nafiz Uzluk tarafından neşredilmiştir (Seyfı Serâyî. Gülistan Tercümesi, (Feridun Nafiz Uzluk’un Önsözü ile|. Ankara 1954). A. Fehmi Karamanlıoğlu, bu nüshanın tenkitli metniyle dizinini 1967 yılında doçentlik tezi olarak hazırlamıştır.