Söz Varlığı Nedir?
Tarih: 28 Ocak 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: 3 Yorum var.
Bir düşüncenin yazılı veya sözlü dille ortaya konulmuş hâli olan söz, bir göstergeler dizgesi olan dilin gösteren boyutunu oluşturmaktadır. Gösterge “kendi dışında bir şey gösteren her türlü nesne, varlık ya da olgu: özel olarak dilsel bir gösterenle bir gösterilenin birleşmesinden doğan birim” (Vardar, 1998’den aktaran: Buran, 2002: 9) olarak tanımlanmaktadır. Dilin temelini oluşturan göstergeler, bir varlığın veya düşüncenin zihnimizde anlam kazanması için kodlanmış simgelerden (gösteren) ve bu simgelerin bilinç boyutunda anlam kazanmasından (gösterilen) oluşur. Sembol özelliği taşıyan sözcükler, “nesnelerin, kişilerin ve olayların kendileri değil, onları temsil eden soyut sembollerdir” (Gökçe, 2001: 93).
İnsanların birbiriyle iletişim kurabilmesini ve evrende olup biteni anlamlandırabilmesini sağlayan göstergeler, dilin “söz varlığını” oluşturan anlamlı ögelerdir. Söz “bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği” (TDK, 2009: 1803) dir. Sözcük ise, “anlamlı ses veya ses birliği” (TDK, 2009: 1805); “mânâsı veya gramer vazifesi bulunan ve tek başına kullanılan ses veya sesler topluluğu” (Ergin, 2005: 95) olarak tanımlanmıştır. Söz veya sözcükler, insanların evrendeki her türlü varlığı veya düşünceyi soyutlayarak içselleştirmelerini sağlayan ve dilin söz varlığını oluşturan en temel ögelerdir. Fakat bir dildeki söz veya sözcüklerin tamamı, o dilin söz varlığını ortaya koymak için yetersizdir. Bir dilin söz varlığı denince, yalnızca o dilin sözcüklerini değil; deyimlerin, kalıplaşmış sözlerin, atasözlerinin, terimlerin ve çeşitli anlatım kalıplarının oluşturduğu bütünü anlamak gerekmektedir (Aksan, 2004: 7).
Dil, insanların adı veya eylemi anlamlandırmaya yönelik bilişsel çabalarını ses ve yazıyla ifade etmesi sonucunda ortaya çıkmış bir iletişim aracıdır. Wilson (2002: 27), bu konuda insanların dünyaya ilk geldikleri anda nesneleri ve nitelikleri algılayamadığını ve ancak doğal çevredeki tüm nesne ve fenomenlerin muhteşem bir karmaşığını tecrübe edebildiğini söyler. Bu nedenle tecrübelerin bir düzene konulması gerektiğini ve bunun da ancak sözcüklerle yapılabileceğini belirtir. Bu, söz varlığı yaratmanın gerekliliğine ve dildeki önemine yapılmış bir vurgudur.
Bir Dildeki Sözcük Sayısının Önemi
Tarih: 15 Ekim 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Bir dildeki sözcük sayısı ne denli büyük olursa olsun, biz bu sözcüklerin ne kadarını bilirsek bilelim, günlük konuşmalarda kullandığımız sözcüklerin sayısının, sanıldığından çok küçük olduğu, en çok birkaç bin sözcük içinde döndüğü görülmektedir. Kullanılan öğelerin sayısında, elbette, kişinin öğrenim düzeyi, okumaya olan eğilimi ve kişisel yetenekleri etkili olur. Yalnız, şurası da bir gerçektir ki, yapılan incelemelere göre kimi ünlü yazarların bile söz dağarcıkları 5000 sözcük dolayındadır. VERLEE adlı bilgin, basit kimselerin 2000’den biraz çok, eğitim görmüşlerin ise en çok 4.000-5.000 dolayında sözcük kullanıldığını ileri sürer. Ancak hemen ekleyelim ki, sözcük sayısı, yazarların niteliklerine ve işledikleri konulara göre değişir.
Çeşitli konu ve kavramlara değinen, sözvarlığı geniş olan kimi yazarlarda bu sayının çok yükselmesi doğaldır. Elimizde, sayımlara dayanan sonuçlar olmamakla bitlikte, ünlü Türk yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın sözvarlığındaki zenginliğin ilgi çekici olduğunu belirtmeliyiz. Romancının, özellikle ruhbilim ve felsefe konularına uzandığı kimi yapıtlarında, kişi ve topluma ilişkin betimlemeler yaptığı kimi yerlerde sözvarlığı olağanüstü genişlemekte, çeşitlenmektedir. Aynı durum kimi fıkra yazarlarında, öykücülerde de göze çarpar.