Dil ve Toplum İlişkisi – Yavuz TANYERİ
Tarih: 30 Ekim 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
Bir arada yaşayan insan topluluklarının “toplum” niteliğine kavuşabilmesi için gerekli en temel öğelerden biri, hiç kuşkusuz dildir. Çünkü toplumlar, aralarında birçok yönden “ortaklık” bulunan toplulukların oluşturduğu yapılardır. Kültür, tarih, soy, inanç ve dil gibi ortaklıklar, toplumları oluşturan “temel yapı taşları” olarak kabul edilebilir. Bu yapı taşlarının her biri, kendi içinde olduğu kadar, diğer yapı taşlarını etkileme açısından da çok önemlidir. Çünkü bir toplumun kültüründeki etkiler, doğal olarak diline de yansır. Aynı biçimde dildeki değişmeler de, kültüre yansır.
Diller, toplumların ihtiyaçlarından doğmaktadır. İlk dilin doğuşu ile ilgili bilimsel, felsefi, efsanevi ve dini boyutta türlü görüşler vardır. Fakat bu görüşlerin çoğu, bir “ihtiyaç” temeline dayanmaktadır. İnsanlar, yaratılışları gereği iş birliği yapmak, çevresindeki olayları ve nesneleri anlayıp ifade etmeye çalışmak ve düşüncelerini paylaşıp kendini ifade etmek için bir anlaşma aracının gerekliliğini hissetmişlerdir. Bu arayışın sonucunda, bir iletişim aracı olarak “dil” ortaya çıkmıştır.
Doğal süreci içerisinde oluşan ve Esperanto gibi “yapma” olmayan bütün doğal diller, toplum ürünüdür. Toplumu oluşturan bütün bireylerin “dil oluşturma becerileri” ölçüsünde oluşup gelişen diller, bu yönleriyle bütün toplumların ortak değerlerinin de aynası durumundadırlar. Dili oluşturan bireyler, kültürlerini, inanç yapılarını, gelenek ve göreneklerini, yaşayış biçimlerini ve bunun gibi bütün toplumsal değerlerini dillerine yansıtırlar. Arabistan çöllerinde yaşayan Araplar’ın dillerinde, “deve” hayvanı için yüzden fazla sözcük bulunmasına rağmen, Grönland’da yaşayan insanların dillerinde ancak resimlerde veya televizyonlarda gördükleri bir deve görüntüsünü karşılamak için kullandıkları bir veya iki sözcük bulunmaktadır. Aynı biçimde, binlerce yıldır söylencelerimizde işlenerek Türklerde kutsallık kazanan “kurtları” karşılamak için, Türkçede onlarca sözcük bulunmaktadır. Kuşkusuz bunlar, toplumların yaşayış biçimlerinin dildeki yansımalarıdır.
Dil ve Kültür İlişkisi
Tarih: 27 Ağustos 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: 1 Yorum var.
Kültür kavramı, bakış açısı ve yapılan araştırmanın türüne göre farklı biçimlerde tanımlanabilir. Kültür 18. yüzyılda Fransızca kanalıyla ortaya çıkan bir anlamıyla sanat, yaşama biçimi ve toplumsal kurumlar bakımından gelişmiş, diğer toplumlara göre ileri bir aşama olarak algılanır. Türkçede kültürlü (adam) türemesinde de bu anlam vardır. Antropolojik anlamda ise kültür insanın bir topluma aidiyetiyle miras olarak devraldığı maddi manevi değerler bütünüdür. Temel noktalardan hareketle genel bir tanımlama yoluna gidilirse kültür, bir toplumu diğerlerinden ayıran ortak yaşama biçimi ya da bireylerin toplumda yaşamak ve kabul görmek için edindiği bilgi, inanç ve deneyimlerin bütünüdür. Bu bilgi, inanç ve deneyimler genetik değildir, bir topluma özgüdürler. Bireylerin günlük yaşam içerisinde öğrendikleri, neyin nasıl yapılacağına dair ortak edinimlerdir. Kültür en genel haliyle maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılabilir. İnsanların ev bark biçimleri, kullandıkları çeşitli alet ve eşyalar, giyim kuşam tarzları, yeme ve beslenme biçimleri maddi kültür; dil, tarih, gelenek ve görenek, hukuk, ahlak gibi hayatın manevi yönünü ilgilendirenler de manevi kültür içinde yer almaktadır.
Dil ve kültür arasındaki ilişkiyi değişik boyutlarda ele almak mümkündür. Her şeyden önce dil kültürün taşıyıcısı ve tanığıdır. Bir milletin yaşayışına dair her türlü maddi ve manevi değerler dil ile ifade bulur, tarihten günümüze olduğu gibi günümüzden gelecek kuşaklara da dil ile taşınır. Toplumların eski yaşam tarzlarından, sanat ve estetik anlayışlarından, duyma, düşünme ve algılama biçimlerinden haberdar oluşumuz, önemli oranda dil verileri yoluyla mümkün olmaktadır. Elbette yazılı belgelerin olmadığı dönemden kalan dil dışı verileri araştıran bilim dalları varsa da dil malzemesi bulunmayan dönemlere ait kültürel verilerin belgelenmesi dil verilerindekinden daha güç olmaktadır. Dil, böylece kültürün taşıyıcısı olduğu gibi tanığı da olmaktadır.
Dil Nedir?
Tarih: 26 Ağustos 2011 | Bölüm: Dilbilim | Yorumlar: 8 Yorum var.
İnsanı diğer canlılardan ayıran iki önemli özellik vardır: dil ve farklı çevrelere uyum sağlayabilme becerisi. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli unsur olan dil, sözlü veya yazılı biçimiyle, herkes tarafın-dan sürekli kullanılır. Tam da bu nedenle dille ilgili konular çok ilgi çeker. Her konuşurun dil hakkında bir fikri vardır. Ana dilinde neyin doğru veya kabul edilebilir, neyin yanlış ya da kabul edilemez olduğu konusunda her ana dili konuşuru, okur yazar olsun olmasın, içgüdüsel bir duyarlılığa sahiptir. Bu duyarlılık sayesinde aileler hiçbir dil eğitimi almamış olsalar da çocuklarına ana dillerini doğru biçimde aktarırlar.
Muharrem Ergin dili, “Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir.” olarak tanımlamaktadır. Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıtadır. İnsanlar duygularını, düşüncelerini, fikirlerini, hükümlerini birbirlerine nakletmek, meramlarını birbirlerine anlatmak için dil denilen vasıtaya baş vururlar. Fakat dil insanların kullandığı her hangi bir vasıtaya benzemez. Onun vasıtalığı sadece anlaşmayı temin etmesi bakımındandır. Tabiî bir varlık olan dilin kendisine mahsus birtakım kanunları vardır. Bunlar dil kaideleridir. Dil kaideleri dilin yapısına hâkim olan, dilin yapısından ve temayüllerinden doğmuş bulunan birtakım prensiplerdir. Bunlar dille birlikte mevcut olup onun yapısının hususiyetlerini ifade ederler, temayüllerinin istikametlerini gösterirler.
Dil canlı bir varlıktır. Zaman zaman birtakım değişiklikler, kendi bünyesinden doğan çeşitli sebeplerle bazı gelişmeler gösterir. Dil bir gizli antlaşmalar sistemidir. Canlı ve cansız varlıkları, mefhumları, hareketleri karşılayan kelimeler üzerinde, kelimelerin birbirleri ile münasebetleri ve fikirleri anlatmak için yapılan kelime sırası üzerinde bir cemiyetin, bir kavmin, bir milletin bütün fertleri gizli anlaşmalar, gizli sözleşmeler yapmış durumdadırlar. Bu suretle bir cemiyetin bütün fertleri bir varlığı hep ayni kelime ile karşılarlar. Dil içtimaî bir müessesedir. Fertlerin üstünde, bütün bir cemiyetin malı olan ve bütün bir cemiyeti içine alan kuvvetli bir müessesedir. Cemiyetlerin en büyük dayanağı dildir. Bir cemiyeti ayakta tutan, bir cemiyetin varlığını sağlayan, devam ettiren, bir cemiyette sarsılmaz bir birlik yaratan müessese olarak dilin oynadığı rol çok büyüktür.