Dil Devrimi Tarihi
Tarih: 2 Ağustos 2011 | Bölüm: Türk Dili | Yorumlar: Yorum yok.
Yazı devriminden sonra, dili yönlendirme çalışmalarına duyulan ihtiyaç daha da su yüzüne çıkmış bulunuyordu. 1929 yılı Eylülü’nde Arapça ve Farsça derslerinin okullardan kaldırılması üzerine, yazarlar ve gazeteciler de ellerinden geldiğince bu dillerin sözlerini kullanmaktan kaçınmaya başladılar. Ancak, ortada Türkçe kelimeler için başvurulacak bir sözlük yoktu. Bu yüzden daha önce alfabe hazırlamak üzere görevlendirilmiş olan komisyon bu kez de yeni üyelerle güçlendirilerek sözlük hazırlama işi ile görevlendirildi. Yalnız, bu iş ile uğraşacak kimseler Türk dili üzerinde özel hazırlığı olan kimseler değildi. Sayıları da bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar azdı. Ayrıca, üyeler arasında, hazırlanacak sözlüğün niteliğine dayanan birtakım görüş ayrılıkları da vardı. Bu yüzden komisyon, çalışmalarını verimli bir sonuca ulaştıramadan 1931 yılında dağıldı. Bu durum karşısında, görülüyordu ki, dil işlerini düzene sokacak sürekli bir kuruluşa ihtiyaç vardı. Türk dilinin Tanzimat Dönemi’nden beri bir türlü çözüme götürülemeyen imlâ, gramer, sözlük ve terim gibi konuları ivedilikle çözüm bekliyordu.
Dilimizin yüzyıllar süren ihmalinden kaynaklanan tıkanıklığını giderip, ona kimliğini kazandıracak yönlendirme çalışmalarının başlatılması da aslında gündemde bekliyordu. Ayrıca, Türk dilinin Türk tarihi ile de sıkı bir bağlantısı vardır. Türk tarihi nasıl Osmanlı tarihinden ibaret değilse, Türk dili de yalnız Osmanlı dilinden ibaret değildi. Onun da Türk tarihine koşut olarak çok daha gerilere ve devirlere uzanan tarihi vardı. Bu nedenle, Türk tarihi gibi, Türk dilinin de zengin kaynaklarının bulunup işlenmesi ve gün ışığına çıkarılması gerekiyordu. Gerçi 1924 yılında Atatürk’ün direktifi ile, İstanbul Darül-fünunu’na bağlı olarak Prof. Dr. Fuat Köprülü tarafından kurulmuş olan Türkiyat Enstitüsü, Türklük bilimi konularında çalışıyordu. Ancak, dil ve tarih konularının bir toplumun, bir ulusun varlığı açısından taşıdığı özel önem dolayısıyla, bunlar için ayrı birer kuruluşa ihtiyaç vardı. 1929 yılından beri tarih ve dil konuları ile daha yakından ilgilenen Atatürk, tarihin dile, dilin tarihe yön vereceği, ışık tutacağı görüşünde idi.
Esasen, 2 Temmuz 1932 tarihinde toplanan 1. Türk Tarih Kongresi’nde, Türk tarihinin Türk dili ile bağlantısına yer veren konuşmalar da yapılmıştır. Bu bakımdan medeniyeti incelenen Türk kavimlerinin dil varlığı ihmal edilemezdi. İşte bu köklü düşüncelerin gereği olarak, Atatürk, 1. Türk Tarih Kongresi’nin kapandığı akşam, Çankaya Köşkü’nde yapılan görüşmeler sırasında, yanında bulunanlara: “Dil işlerini düşünecek zaman geldi, ne dersiniz?” sorusunu yönelterek “Türk Tarih Tetkik Cemiyeti’ne kardeş bir de Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin (daha sonraki Türk Dil Kurumu) kurulması” direktifini vermiştir. 12 Temmuz 1932 tarihinde, bütün resmî işlemleri tamamlanan bu cemiyetin kuruluşu ile dil devrimi de başlatılmış oldu.