Ergenekon Efsanesi
Tarih: 22 Şubat 2013 | Bölüm: Efsane | Yorumlar: Yorum yok.
Bu kutsal kitabın girişinde de söylendiği gibi Moğol boyları, genel olarak Türk boylarının bir bölümüdür. Bu her iki kavmin de, şekilleri ve dilleri birbirine benzer. Bunların hepsi de, Nuh Peygamber’in oğlu olan Bulca-Han’ın soylarından türemişlerdir.
Bulca-Han, bütün Türk kavimlerinin atası idi. Aradan bir çok asırlar ve uzun zamanlar geçmiştir. Elbette ki bu uzun zaman içinde, olayların bir çokları unutulmuştur. Türklerin başlangıçta, kitapları ve yazıları yoktu. Bunun için de tarih olaylarını yazamamışlardı. Onların belirli ve eski bir tarihleri de yazılmış değildi. Onun için şimdi söylenen tarih olayları da, çok yakın zamanlarda söylenenlere ve nesilden nesile anlatılan bilgilere göre öğrenilmiştir.
Bu boyların oturdukları yerler ve yurtları, hep birbirine bitişiktir. Bunun için de her boyun oturduğu yurdun, nereden nereye kadar uzadığı, herkes tarafından bilinir. Onların bütün yurtları, Uygur’ların sınırlarından, Hıtay ve Cürçet ülkelerine kadar uzanır. Bu yurtların yerine şimdi Moğolistan adı verilir. Ki bu yerlerin adları ile, onlarla ilgili bilgiler, daha önceki bölümlerde verilmişti.
Ergenekon’a Sığınış / Ergenekon Efsanesi
Tarih: 22 Şubat 2013 | Bölüm: Efsane | Yorumlar: Yorum yok.
Daha önce Moğol adı verilen bu boyların, aşağı yukarı 2.000 sene önce, Türk boyları ile araları açılmış ve birbirlerine düşman olmuşlardı. Bu düşmanlık, o kadar büyümüş ve inada dökülmüştü ki, birbirlerini ortadan kaldırmak için durmadan savaş ediyorlardı. Sözlerine inanılır, doğru sözlü ve bilgili kişilerin anlattıklarına göre Türk boyları, Moğollara karşı galip gelmişler ve onları öldürmüşlerdi.
Oğuz Destanının farsça metinlerine incelerken bu anlatılan hikâyeleri daha açık olarak göreceğiz. Oğuz-Han, babası Kara-Han’ı öldürdükten sonra, amcalan Or-Han ve Kür-Han ile onların çocuklarını mağlûp ederek öldürmüş ve doğudaki ıssız bölgelere sürmüştü. Onun için de Oğuz-Han’ın bu amca oğulları, o ıssız ve vahşi bölgelerde sefalet içinde yaşayarak Moğol’ların ataları olmuşlardı. Bunun için de Türkler, bunalarak yaşayan bu halklara “Mungal” adını vermişlerdi.
Türk mitolojisinin en önemli motiflerinden birini, burada da görüyoruz. Wu-sun’lar ile Göktürklerin menşe efsanelerinde de, kendi ülkeleri bir düşman saldırısına uğramakta ve tamamen kılıçtan geçirilen halktan geriye, yalnızca bir çocuk kalmaktadır. Bu çocuklar da bir dişi kurt tarafından bakılarak büyütülmekte ve yeni nesiller bu yolla meydana gelmektedir. Burada ise geriye iki kadınla iki erkek kalmıştır.
Dağları Eriterek Ergenekon’dan Çıkış
Tarih: 18 Şubat 2013 | Bölüm: Efsane | Yorumlar: Yorum yok.
Bu dağların arasında sıkışarak çoğalmağa başlayan halklar, artık bu dağ ve ormanlıklar içinde yaşayamaz hale gelmişlerdi. Çünkü buralar, onlara çok dar geliyordu. Yaşamak da, artık çok güçleşmişti. Dağlar arasındaki tek geçitten geçmek de yine çok zor idi. Hepsi bir araya gelip, bu dar geçitten nasıl geçeceklerini düşündüler ve kurtuluş için bir yol aradılar.
Hemen bu geçitte bir demir madeni vardı. Bu madeni işletir ve onları eriterek, daima demir çıkarırlardı. Başka bir yol bulamayınca, bu demir kapıyı eritip, oradan çıkmağa karar verdiler. Hepsi bir araya gelip, ormandan odunlar topladılar ve eşeklerle, yük yük kömürler getirdiler. Ayrıca da körükler yaptılar.
Bu körükleri yapmak için de, yetmiş baş at ve öküz kestiler. Bunların derilerini soyup sepilediler. Topladıkları dağ gibi odun ve kömürleri geçidin önüne yığdılar. Körükleri öyle dizdiler ki, ateş yanıp da körükler üflenmeğe başlayınca, dağ hemen eriyip, delinecekti. En sonunda, ateşler yandı, körükler işledi ve geçit de eriyip parçalandı.
Moğolların Ergenekon Efsanesini Uyarlaması
Tarih: 13 Şubat 2013 | Bölüm: Efsane, Ergenekon | Yorumlar: Yorum yok.
Söylediklerine göre bu körükleri, en soylu ve baş boy olan Kıyan boyuna bağlı olan kişiler üflemişlerdi. Körüklerin başında onlar vardı. Bununla beraber, Negüs ve Uriyangkat boylarının da, körüklerin işletilmesi işinde onlara yardım ettikleri söylenir. Başka boylar da, Ergenekon’da körük çektiklerini iddia ederler ama; onların bu iddialarına kimse değer vermez. Bilhassa adı geçen bu boylar, onların bu sözlerini yalanlarlar.
Ergenekon’da yaşarlarken, Negüs ve Kıyan boylarından ayrılma yolu ile bazı başka boylar da meydana gelmişti. Mesela bunlardan birisi Kongkrat boyu idi. îleride bu boy hakkında çok geniş bilgi verilecektir. Yine söylediklerine göre bu boy, herkesten önce ileri fırlamış ve kimseye sormadan, danışmadan, öbür boyların ocaklarını, ateşlerini de çiğneyerek dışarı çıkmış imiş. Böyle hiç kimseye sormadan, pervasızca herkesin ocağını çiğneyerek çıkan bu boyun Tanrı da cezasmı vermiş ve onların ayakları ile bacakları, bir hastalıktan dolayı ağrır olmuş.
Herkes, Kongkratların ayak ağrılarının bundan ileri geldiğini söyler ve buna böyle inanırlar. Şimdi, Ergenekon adlı bu yerde, bir Moğol kabilesi oturmaktadır. Kurasını görenler, o yerin o kadar sarp bir yer olmadığını söylerler, öyle anlaşılıyor ki, “geçidi parçalayıp, açtık” demelerinden maksat “kendimize yeni bir yol ve çığır açtık” demek sureti ile, kendi kendilerine göre bir fikir savunuyorlardı.