Cümle Bozuklukları
Tarih: 26 Kasım 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Cümledeki belli başlı hata ve kusurlar, cümlenin yapısı ile ilgili bulunmayan; seslere, kelimelere ve kelime gruplanna ait olan genel anlatım bozukluktan kaynaklanmaktadır. Doğrudan doğruya cümlenin yapısını bozan anlatım bozuklukları ise “cümle bozuklukları” adını verdiğimiz bu başlık altında ele alınacaktır.
Cümle bozukluklarına yol açan esas sebep, cümleyi meydana getiren unsurların söz dizimi kurallarına aykırı olarak kullanılmasıdır. Buna “telif zayıflığı” denir. Cümle bozuklukları (telif zayıflığı) başlıca dört şekilde ortaya çıkar.
1. Eksiklik:
Cümlede herhangi bir unsurun eksik olmasıdır. Bazı örnekler ve eksiklikler aşağıda gösterilmiştir.
“Bu, kararlı, dediklerini öylesine ödünsüz uygulayabilen bir başkan görüntüsü olmalıdır ki, ABD’nin uzun süredir dünya çapında bir ‘Önderlik bunalımı’ geçirdiği kuşkusu içindeki Amerikan seçmeni en sonunda aradığı lidere kavuştuğuna inanç getirsin.” Cümlede “kararlı” dan önce “öylesine” kelimesi bulunmalıydı.
“2 – 6 yaş arasındaki dönemin dil gelişiminin en yoğun olduğu yıllar olduğu gozönüne alındığında; özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesinde okul öncesi eğitim kurumlarının önemi daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.” Cümlede “özellikleri” kelimesinden önce “dilin” kelimesi bulunmalıydı.
“O maddede, çok güç karşı karşıya kalacaktır.” Cümlede “bir” kelimesi eksiktir. “Çok” kelimesinin “birçok” olması gerekirdi.
“Johnson, eşine İyi bakması için Mevhibe İnönü’den ricada bulundu.” Cümlede eksiklik bulunduğu için Mevhide İnönü’nün kendi eşine mi, Johnson’un eşine mi iyi bakacağı belli olmamaktadır.
“Dogmaların, öğretilere kesin yenildiği bir çağda yaşıyoruz.”
“Kesin” kelimesi zarf olarak kullanılamaz, “kesin olarak” denmesi gerekir. Tahminî rakam ve ortalamalar verilirken kullanılan “yaklaşık” kelimesi de eksiktir; “yaklaşık olarak” denmelidir. İsim cümlelerinde “-dir” bildirme ekinin hiç kullanılmaması da eksikliktir.
Garabet Nedir? / Dilde Tuhaflık
Tarih: 22 Kasım 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Alışılmamış olan ve anlamı herkesçe bilinmeyen kelimelerin kullanılmasına garabet denir. Böyle kelimelere “garip” veya “vahşi” adı verilir. Çeşitli bilim dallarına ve mesleklere ait olup günlük dilde kullanılmayan özel terimler “garip” sayılmaz. Ancak bunlar arasında da ilgili alanın mensupları tarafından bilinmeyenler garabet’e örnek teşkil ederler.
Garabet, bilgiçlik taslamak, aydın görünmek, kendini belli bir zümreye ait göstermek ve taklit gibi sebeplerden doğar. Başlıca çeşitleri şunlardır:
a) Yeni ortaya atılan, fakat manası herkesçe tam olarak öğrenilmemiş ve benimsenmemiş kelimeleri kullanmak (neolojizm): aşama (merhale), olanak (imkân), olasılık (ihtimal), karşın (rağmen), oylum (hacim), başat (hâkim), aktöre (ahlâk), gömüt (mezar), kurtak (montaj).
Yukarıdaki kelimelerden birincisi, “aşama aşama” örneğinde “derece” yerine, “bu aşamada” örneğinde “safha” yerine, “aşama yapmak” örneğinde “hamle” yerine, “iki aşamalı sınav” örneğinde “kademe, basamak” yerine kullanılmaktadır. Bu farklı kullanılışlar, kelimenin manasının herkesçe tam olarak öğrenilmemiş olduğunu gösterir. “Olanak” ile ”olasılık” kelimeleri sık sık kanştırılmaktadır. Meselâ Tübitak’ın 19 Kasım 1974 tarih ve 14 / 15946 sayılı yazısında geçen “…bizler de sizlerin …çalışmalarınızı olanaklarımız içinde Türkiye ve tüm dünya araştırıcılarına zamanında duyurma olasılığını bulur ve sağlanz” cümlesindeki “olasılık” kelimesi “imkân” yerine kullanılmıştır. Hâlbuki bu kelime “ihtimal” yerine çıkanlmıştır.
Tenafûr (Kakofoni) / Dil Yanlışları
Tarih: 22 Kasım 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Tenafür, bir kelime veya kelime grubundaki seslerin telâffuz bakımından birbirleriyle uyuşamaması, kulağa hoş gelmeyen bir izlenim yaratmasıdır. Böyle sözlere “mütenafir” denir. Bazı seslerin birbirine yakın olması, hem telâffuzda güçlük yaratır, hem de kulağa hoş gelmez. Bu gibi durumlarda dil bazen kendi kendine tedbir alarak tenafürü önler. Meselâ “ufak, küçük, büyük” gibi kelimeler küçültme eklerini alınca “ufacık, küçücük, büyücek” şekillerine girer, “k” düşmese ve kelimeler “ufakçık, küçükçük” şeklinde olsaydı hem telâffuz güçleşecek, hem de kulağa hoş gelmeyecekti.
“Azcık” yerine “azıcık” “bircik” yerine “biricik” denmesi de tenafüre karşı dilin kendi kendine uyguladığı bir tedbirdir, “z, s, ş, j, c, ç” gibi seslerin arka arkaya gelmesi tenafür yaratmakta, dil bu seslerin arasında bir ünlü türeterek tenafürü önlemekledir. Yeni türetilen “sözcük” kelimesinde “z, c” sesleri arka arkaya geldiği için tenafür vardır. Hele “Bana bir kelimecik lütfeder misiniz?” cümlesinde “kelime” yerine “sözcük“ü kullanarak “Bana bir sözcükçük bağışlar mısınız?” denirse tam bir tenafür meydana gelir.
Anlatım Bozuklukları
Tarih: 22 Eylül 2011 | Bölüm: Anlatım Bozuklukları | Yorumlar: 1 Yorum var.
Cümlede anlamı oluşturan en önemli birim sözcüktür. Bu nedenle cümlede kullanılacak her sözcük titizlikle seçilmelidir. Doğru kullanılmalıdır. Cümledeki her sözcüğün anlatıma katkıda bulunması gerekir. Çünkü cümlede güzel ve etkili anlatım ancak sözcüklerle yapılabilir. Gereksiz sözcükler, anlamca karıştırılan sözcükler, yanlış yapılandırılmış sözcükler… anlatımdaki açıklığı yok eder.
Türkçe, kurallı ve oldukça kararlı bir dildir. Bunun için sözcüklerin ve cümlelerin oluşturulma biçimleri üzerinde tutarlı bir sistem göze çarpmaktadır. İşte anlatılmak istenenler, bu kararlı yapıya uygun olarak dile getirilmeli ve Türkçenin dil bilgisi kuralları dikkate alınmalıdır. Dil bilgisi özelliklerine uygun olmayan, eklerin ve sözcük çekimlerinin yanlış yapılandırıldığı durumlarda “anlatım bozukluğu” ortaya çıkmaktadır.