Güzel Ahlâk Üzerine
Tarih: 6 Nisan 2014 | Bölüm: Kültür | Yorumlar: 2 Yorum var.
Güzel ahlaklı olmak üzerine kısa hikayeler dinlemiş, atasözleri, özdeyişler veya yazılar okumuşsunuzdur. Hepsinin ortak paydası, iyi ve doğru olanı öğütlemesidir. Çok insan ahkâm keser, fırsat arar ki ahlâki olgunluğa dair sözler söylesin. Bir nevi rahatlama yoludur çünkü. Belki bunlar hakkında konuşurken, insan kendisiyle hesaplaşıyordur. Kendine de mesajlar veriyordur veya farkında olmadan. Bu bir haz kaynağı oluyor hâliyle bir süre sonra ve doğamızın vazgeçilmez zaaflarını acımasızca terbiye ederken buluyoruz kendimizi.
Bir insan topluluğunu “toplum” veya diğer bir söylemle “cemaat” hâline getiren özellikler, insanlar arasında yazılı olmayan kurallar, ilkeler, bağlar, davranış kalıpları, dil becerileri, duyarlılıklar, inanç esasları… gibi millî ve manevî ögelerdir. Bunlar dikkatle incelendiğinde, toplumun her bireyi için itina ile sunduğu öğretilerin, öyle alelâde kalıplarla meydana gelmediği görülür. Bu ögelerin her birinin tarihsel gelişimi, uzunca bir oluşum süreci ve milletlerin benliklerini yansıtan karakter özellikleri bulunmaktadır.
Türk milletini örnekleyecek olursak, karakterimize işlemiş bazı ahlâkî değerlerimiz vardır. Konukseverlik milletimizin bir değer kalıbıdır. Eve gelen misafiri, ne koşulda olursa olsun en güzel şekilde ağırlamak, milletimize özgü bir ahlak kuralıdır. “Tanrı misafiri” kavramı, başka birçok millette yoktur. Ve misafiri baş köşede oturtmak, onu en rahat yerde uyutmak, ona evdeki en güzel yemeklerden ikram etmek, gece onu rahatsız etmemek için ayak parmaklarının üzerinde yürümek, uzun zamandır eve gelmeyen biri geldiğinde ayaklarına demir atmak, giderken tekrar dönsünler diye arkalarından su dökmek, misafire hesap ödetmemek… gibi ahlâki özellikler yalnızca milletimize özgüdür. Bu değerler, Türk milletinin inanç, kültür ve ahlâk esaslarıyla çok uzun zamanlarda şekillenmiş; Türklüğün var olduğu büyük tarihi sürecin ürünü olarak, her asırda değişip gelişerek günümüze kadar gelmiştir.
Hayvanların Aklı Var mıdır?
Tarih: 6 Ağustos 2012 | Bölüm: Felsefe | Yorumlar: 40 Yorum var.
Bugün derste değerli bir hocamız, biraz felsefe yaptı. (: Gündelik bilgi ile bilimsel bilgi arasındaki farklılıklara değinirken, nereden geldiyse konu “hayvanlarda akıl” konusuna geldi. Biraz düşünüp şaşırtıcı örneklerle hayvanların akıl taşıdıklarını düşününce, konuyu biraz daha irdelemek istedik.
Bugüne kadar yapılan bazı araştırmalarla, hayvanların aklı olmadığını ortaya koyan sonuçlara ulaşılmış. Bazı bilim adamları bunu kabul ediyor, bazıları kabul etmiyor. Ben, sadece aklıma takılan birkaç soruyu sizlerle paylaşıp, sonuca beraberce ulaşmayı umuyorum. Şimdi, basitçe düşünecek olursak, hayvanlarda aklın olduğunu kabul edebilmek için, akıl olmadan yapılamayacak bazı davranışları hayvanlarda görmek gerekiyor.
Öncelikle “öğrenme” ile başlayalım. “Öğrenme nedir?” diye düşündüğümüzde, en yalın tanımıyla “İnsan davranışları üzerinde meydana gelen kalıcı izli davranış değişiklikleridir.” deriz. Öğrenmenin akılla yapıldığı tartışılamaz bir gerçektir. Yani kişi, öğrenmelerin gerektirdiği yaptırımları, aklını kullanarak yapar ve tam bir öğrenme gerçekleştirir. Peki, “Hayvanlar öğrenebiliyor mu?” diye düşünelim. Bence öğreniyor. Çünkü öğrenme olmadan gerçekleşmesi imkansız örnekler görüyoruz.