Gençliğin Ata’ya Cevabı
Tarih: 17 Temmuz 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 6 Yorum var.
EY BÜYÜK ATA!
Varlığımızın en mukaddes temeli olan, Türk istiklalinin ve Türk Cumhuriyetinin ebedi bekçileriyiz. Bu karar, sarsılmaz irademizin değişmez ifadesidir.
İstikbalde, hiçbir kuvvet yolumuzdan döndüremeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, milli tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez insan ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her hamle şuurludur.
En kıymetli emanetin olan Türk istiklal ve Cumhuriyeti, mevcudiyetimizin esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde ilelebet yaşayacak ve nesilden nesile devredilecek.
Bu mukaddes emanete yönelen dâhili ve harici bütün tecavüzler, iman dolu göğsümüze çarparak parçalanacaktır.
İstiklal ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar en modern silahlarla mücehhez olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, milli şuurumuzu ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaklardır.
Milli Bilinç Yoksunluğu
Tarih: 31 Aralık 2011 | Bölüm: Türkçülük | Yorumlar: 34 Yorum var.
Milli bilincin önemini ve toplumumuzdaki yozlaşmayı belirtmeden önce, milli bilincin ne olduğuna değinelim. Milli bilinç, kişilerin mensubu oldukları ulusun kültür, toplum, tarih, ahlâk… gibi değerlerini hakkıyla benimsemeleri; birey – devlet ilişkisini kavrayarak kendilerini devletlerine daha yararlı hâle getirebilmek için çaba göstermeleri; tarihsel süreçlerin birikimiyle günümüze aktarılan değerlerin bilincinde olup, bunları gelecek kuşaklara aktarmaları ve bu çabaların sonucu olarak hem kendi refahlarını sağlamaları hem de devletlerini çağdaş ve uygar devletler seviyesine ulaştırmalarıdır. Milli bilince sahip olmak, kendinde olmak, özünü tanımaktır. Nasıl bir dünyada yaşadığımızı, bu günlere nasıl geldiğimizi ve gelecek kuşaklar için neler yapmamız gerektiğinin ayırdında olmaktır.
Günümüzde özellikle gençlerin, tarihinden, kültüründen ve milliyetinden yavaş yavaş koptuğunu görüyoruz. Yaşadığı devletin cumhurbaşkanının adını bilmeyen, Malazgirt Savaşı’nın önemini kavrayamayan, Çanakkale’de atalarımızı şehit eden onlarca milletten düşmanlarını tanımayan, ot gelip palak gitme eğiliminde olan… milyonlarca genç var Türkiye‘de. Bunu söylemek çok acı; ama her gün milliyetinden biraz daha kopan gençlerin varlığına tanık oldukça, artık onları titreyip kendilerine döndürecek bir şeylerin yapılması gerektiğine daha fazla inanıyorum. Dünya küreselleşmenin etkisiyle büyük bir hızla değişirken ve dört yanımızda düşmanlar bize diş bilerken, bizim gençliğimizin tek uğraşı “msn” olmamalı diye düşünüyorum. Çünkü Türklüğün ve Türk Devleti’nin devamını sağlayacak olan genç kuşak, her an her türlü duruma hazır yetişmelidir.
Türkçe ve Yazın (Edebiyat)
Tarih: 15 Eylül 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
Türkçe ve yazın (edebiyat) kavramları arasındaki anlam ayrımını hiç düşündünüz mü? Bu da nereden çıktı şimdi? diyebilirsiniz. Gençlerimizin çoğunun bu kadar vurdumduymaz, davranış inceliğinden yoksun oluşları, iletişimde birbirlerini aşağılayan hitap ve sözleri kolayca söyleyebilmeleri, burunlarının önüne bile bakmak istememeleri, umutsuz ve karamsar oluşları, edebi eserleri okumaya olan ilgisizliklerinden; edebiyatı, okumayı sevmemelerinden olabilir mi dersiniz?
Birçok dil gibi dilimiz Türkçe’de binlerce Türkler kurmalarını anlaşmalarını sağlarken bunu kelimelerin belirlenmiş olan sözlük anlamlarının sınırlılığı içinde yapmıştır. Bu, dilimizin “Türkçe” adıyla ifade edilen sınırlı boyutudur. Bu boyut bizim hayatla nesnel ve daha çok somut ilişkilerimizi gösterir. Ama bu, bir ulusa ait bireyin mutlu olabilmesi için yetersizdir. Bireyi mutluluğa ve yaşama ülküsüne taşıyacak olan Türkçe’nin yazın (edebiyat) boyutudur ki bir Türk , Türk olmanın coşkusunu ve heyecanını bu boyutta fark eder, daha sonra da insan olmanın erdemiyle tutarlı bir duruşu yakalayabilir. Buradan çıkacak sonuç şudur ki “Ben Türkçe’yle düşüncelerimi sözlü ve yazılı olarak anlatıyorum“ diyebilen bir Türk çocuğu henüz yarım Türk’tür. En eski çağlardan günümüze doğru uzanan edebi eserlerimizi okuyup atalarının duygusal boyuttaki ulaşmak için ömürlerini tükettikleri ülkülerini fark ettiklerinde , dünya uluslarının değerleriyle kendini karşılaştırarak içinde yaşadığı süreçte bu ülküye yürümesi gereken rotasını çizip , Türk Ulusu’nu ve insanlığı mutlu edecek ülküye adım adım yaklaştıkça tam bir Türk olacaktır.