Hızlı Okuma Testi ve Teknikleri
Tarih: 31 Temmuz 2012 | Bölüm: Hızlı Okuma | Yorumlar: 38 Yorum var.
Çok okumayan, hatta okumayan bir toplum olduğumuz için anlamla, paragrafla ilgili sorular bize zor gelmektedir. Okuma alışkanlığı konusunda yapılan bir araştırmada 1973-1975 yılları arasında ülkemizde 30 bin kitapçı olduğu halde 1993 yılında bu sayının 3500’e düştüğü gözlenmiştir.
Bu rakam acı gerçeği gözler önüne sermektedir. Bir Japon yılda 25, bir Fransız 7, bir İsveçli 10 kitap okurken bizde 6 kişiye 1 kitap düşmektedir. 95 kişiye bir kahvehane, 65 bin kişiye 1 kütüphane düşen bir ülkede Anlam Bilgisi soruları tabbii ki zordur.
Bütün bunları sizi kaygılandırmak için sıralamadım. Önce eksiğimizi tespit ederek özeleştiri yapıp, başarmak yolunda güçlü adımlar atmalıyız. Öyleyse bizler okuyan insanlar olmak zorundayız. Hem sınavı kazanmak hem de kazandıktan sonra başarılı bir şekilde üniversite okumak için okumak zorundayız.
Biz sizlere özellikle okumanız gereken eserleri bir liste halinde vereceğiz. Bu kitapları okuyarak hem motivasyon, hem çalışma teknikleri konusunda uzman olacaksınız, hem de okuma ve anlamaya yönelik çalışmalar yapmış olacaksınız. Yani “bir taşla iki kuş vurmuş” olacaksınız.
Okuma Alışkanlığı Nasıl Kazanılır?
Tarih: 30 Temmuz 2012 | Bölüm: Eğitim | Yorumlar: 65 Yorum var.
Daha önce yazmış olduğum yazılarda, toplumumuzda gerçekten okumaya pek önem verilmediğini ve özellikle gençlerin okuma kültüründen uzak yetiştiğini söylemiştim. Hem bizim ağ kümemizde yaptığımız sormaca, hem de resmi kayıtlara geçen araştırmalar gösteriyor ki, bugün Türkiye’de daha bir kitabı bile adamakıllı okumamış milyonlarca insan var. Hiç kitap okumayanların dışında kalanların ise çoğu, bütün yaşamı boyunca sadece 3-5 kitap okumuş. Tabii bu sayımlamalara “ders kitapları” falan ekli değil.
Durum böyle olunca, insan merak ediyor. Neden ülkemizde okumaya pek önem verilmiyor? Bunun çok çeşitli sebepleri var. Ekonomik sıkıntılar, kişisel özellikler, insan psikolojisi, baskıcı tutumlar, siyasi görüş, zaman sıkıntısı, eğlenmeye ayrılan vaktin artması, bilişsel gelişmeler, sözlü kültür… gibi sayılabilecek onlarca neden, insanları okuma kültüründen uzaklaştırıyor. Peki sizce bu sıralanan nedenler, aşılması güç nedenler midir? Bence hayır. Çünkü bu nedenler arasında “dışa bağlı” olanlar var olsa da, okuma alışkanlığı edinememenin belirleyicisi, yine kişinin kendisidir.
Okuma kültürü kazanamamanın nedenlerini, kısaca irdeleyip okuma alışkanlığı kazanmak için bazı ipuçları vereceğim.
Yukarıda saydığımız nedenlerden birincisi “ekonomi“… Ülkemizde kişi başına düşen milli gelir her yıl artsa da, ne yazık ki toplumumuza yansıyan bir şey yok. Bunun için hâlâ her ay bir sonraki ayın maaşını kullanan milyonlarca insan var. Zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayamayan insanlar, gelirlerinin bir kısmını kitaba ayıramıyorlar. Bu da okuma kültüründen uzaklaşmaya neden oluyor.
Çeşitli görüşler etrafında örgütleşen bazı kuruluşların, insanları belli kitapları okuma veya hiç kitap okumama yönünde baskı altına alması da ülkemizde kitap okuyan insanları etkilemiştir. Belli dönemlerde bazı çevreler kendine uygun kitabın okunmasını sağlamış, geri kalanların okunmasını resmen yasaklamıştır. Hatta belli dönemlerde bazı kitapların okunması yasaklanmıştır. İşte bunlar da toplumumuzdaki kitap – okuma sevgisini etkilemiştir.
İyi Bir Okuyucunun Özellikleri
Tarih: 21 Aralık 2011 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 2 Yorum var.
Okuyucu, okuduğu metnin özelliklerinin farkında olmak durumundadır. Çünkü okuma, kodlarla örülmüş bir sistemi çözmek gibi yazı örüntüsünü zihinde anlamlandırma çabasıdır. Bu nedenle, okuyucu, bir okumayı yaparken belli niteliklere sahip olmalıdır.
Bu nitelikleri taşıyan bir okur, verimli ve etkili okumalar gerçekleştirebilecektir. Aksi hâlde okuma, zihinde kalıcı bir iz bırakma –yani öğretme– edimini gerçekleştiremeyecektir.
İyi bir okuyucunun belli başlı özellikleri şunlardır:
1. Okuma belli bir amaca yönelik olmalıdır. Neyi niçin okuduğunu iyi bilmelisin.
2. Her şeyi aynı okuma biçimiyle okumamalıdır, kendince bir okuma plânı olmalıdır. Kitap, dergi, gazete ve ansiklopedilerin okumaları farklı farklı olmalıdır.
3. Okuduklarından faydalanabilmesi için gerekli yerlerde not almalıdır.
4. Okuduklarımızla bilgi havuzumuzu doldurur, kültürel birikimimizi artırırız.
5. Okuma geçmişle kültür bağımızı kurmanın yanında kişinin sosyal alanda belli bir yer edinmesini de sağlar. Hiç okuyanla okumayan bir olur mu?
Türkçe ve Yazın (Edebiyat)
Tarih: 15 Eylül 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
Türkçe ve yazın (edebiyat) kavramları arasındaki anlam ayrımını hiç düşündünüz mü? Bu da nereden çıktı şimdi? diyebilirsiniz. Gençlerimizin çoğunun bu kadar vurdumduymaz, davranış inceliğinden yoksun oluşları, iletişimde birbirlerini aşağılayan hitap ve sözleri kolayca söyleyebilmeleri, burunlarının önüne bile bakmak istememeleri, umutsuz ve karamsar oluşları, edebi eserleri okumaya olan ilgisizliklerinden; edebiyatı, okumayı sevmemelerinden olabilir mi dersiniz?
Birçok dil gibi dilimiz Türkçe’de binlerce Türkler kurmalarını anlaşmalarını sağlarken bunu kelimelerin belirlenmiş olan sözlük anlamlarının sınırlılığı içinde yapmıştır. Bu, dilimizin “Türkçe” adıyla ifade edilen sınırlı boyutudur. Bu boyut bizim hayatla nesnel ve daha çok somut ilişkilerimizi gösterir. Ama bu, bir ulusa ait bireyin mutlu olabilmesi için yetersizdir. Bireyi mutluluğa ve yaşama ülküsüne taşıyacak olan Türkçe’nin yazın (edebiyat) boyutudur ki bir Türk , Türk olmanın coşkusunu ve heyecanını bu boyutta fark eder, daha sonra da insan olmanın erdemiyle tutarlı bir duruşu yakalayabilir. Buradan çıkacak sonuç şudur ki “Ben Türkçe’yle düşüncelerimi sözlü ve yazılı olarak anlatıyorum“ diyebilen bir Türk çocuğu henüz yarım Türk’tür. En eski çağlardan günümüze doğru uzanan edebi eserlerimizi okuyup atalarının duygusal boyuttaki ulaşmak için ömürlerini tükettikleri ülkülerini fark ettiklerinde , dünya uluslarının değerleriyle kendini karşılaştırarak içinde yaşadığı süreçte bu ülküye yürümesi gereken rotasını çizip , Türk Ulusu’nu ve insanlığı mutlu edecek ülküye adım adım yaklaştıkça tam bir Türk olacaktır.