Atatürkçülük Nedir?
Tarih: 10 Haziran 2014 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: Yorum yok.
Atatürkçülük nedir sorusuna en kısa tanım olarak Türkiye’yi “muasır medeniyet seviyesi”ne çıkartma ve bunun için gereken her tedbiri alma idealidir, denebilir. Gerçi Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde, 1950’li yıllardaki baskılarında, “Kemalizm, Türk milletinin dinidir.” diye tarif ediliyordu. Aslında Atatürk ne bir din kurmak ne de bir peygamber olmak istedi. Kemalizm, topyekün ve tavizsiz bir modernleşme ideolojisidir. Bu çerçevede Kemalist reformlar toplumu laikleştirerek modernleştirme hareketidir. Laikleştirme hareketinin en keskin görülen alanlarından biri de ailedir. Aile hukuku tam laikleştirildi. Dinî nikâh ve çok kadınla evlenme kaldırıldı.
Gökalp’in ilke olarak savunduğu dayanışmacılık (Tesanütçülük), Cumhuriyet döneminde halkçılığa dönüştü. Gökalp zaten “Halka Doğru” yazısıyla halkçılığın esaslarını ortaya koymuştu. Kemalist ideolojide belirleyici bir role sahip olan din, millî kimliğin içinden atıldı ve ferdî alana inhisar ettirildi.
Türkiye’yi kalkındırmak, Batılı ülkelerin medenî, hür, akılcı hayat tarzlarına ulaştırmayı hedef alan Kemalizm’in iki esası vardır; milliyetçilik ve medeniyetçilik. Kemalizm’in laiklik gibi diğer ilkeleri de açık tanımlanmamıştır. Dolayısıyla bu ideoloji zamanla istismara müsait hale gelmiştir. Kavram kargaşası ve fikir bulanıklığından dolayı, Kemalizm, niyetleri farklı bazı kimseler ve gruplarca dinden, milliyetten, tarihten ve milleti ayakta tutan manevî değerlerden koparılmanın aleti olarak kullanılmıştır, kullanılmaktadır.
Atatürk İlkeleri
Tarih: 2 Temmuz 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 3 Yorum var.
Atatürk ilkeleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve fikir önderi M. Kemal Atatürk‘ün düşünce dünyasını özetleyen ve aşağıda kısaca açıklaması bulunan önemli altı ilkeyi kapsamaktadır. Bu ilkeler, bugün de çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim anlayışını ve devlet algısını oluşturmaktadır. Atatürk inkılâplarının tam olarak anlaşılabilmesi ve bilinmesi altı ilkenin incelenmesi ve değerlendirilmesi ile mümkündür. Altı ilkenin kabulü ile çağdaşlaşmaya yönelik adımların en önemlisi atılmıştır. Altı ilke çok cepheli, zengin, ilerici, çağı yakalayabilecek ve çağın gereksinmelerine cevap verebilecek nitelikteki unsurları bünyesinde toplaması bakımından büyük öneme sahiptir.
Altı ilkenin tarihi seyri aşamalı olmuştur. Kronolojik sıraya göre milliyetçilik birinci aşamada görülmektedir. Bunun arkasından halkçılık ve inkılapçılık gelir. Bunları Cumhuriyetçilik,laiklik ve devletçilik izler. 1928’de Teşkilât-ı Esâsiye’ye (Anayasa) altı ilkeden biri olan laiklik girmiştir. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın üçüncü büyük kongresi 10 Mayıs 1931’de başlamış,18 Mayıs 1931’de sonuçlanmıştı.
Fırkanın toplandığı tarihlerde, 17 Mayıs 1931’de, Fırkanın yeni programının üçüncü maddesi “Devletin esas teşkilâtı: Türkiye milliyetçi,halkçı, devletçi, lâik ve inkılapçı bir cumhuriyettir.” şeklinde düzenlenmişti. Bu hususlar 5 Şubat 1937’de Anayasanın hükümleri içersine sokulmuş olup, halen devam etmektedir. Kronolojik sıraya göre bu ilkeleri incelemekte yarar vardır.
Atatürk İlkeleri Doğrultusunda Yapılan İnkılaplar
Tarih: 2 Temmuz 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 35 Yorum var.
Atatürk inkılapları, ilkeler doğrultusunda yapılmıştır. Çünkü Atatürk ilke ve inkılapları bir bütündür, birbirleriyle iç içedir. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş ve gelişmiş bir ülke olarak batılı devletler karşısında durabilmesi, 20. yüzyılda bir Türk medeniyeti ortaya çıkarılması adına Ulu Önder’imiz M. Kemal Atatürk tarafından yapılan belli başlı inkılaplar, devlet yönetiminin ve ahlâkının esasını oluşturan altı ilke ile bağlantılıdır. Aşağıdaki kavram haritasında, inkılapların bağlantılı oldukları ilkeler gösterilmiştir. Görsele dokunarak tam ekranda görüntüleyebilirsiniz.
“Devletçilik” İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılaplar
Devletçilik, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma için, yapılması gereken işlerin derhal yapılması demektir. Atatürk tarafından uygulamaya konulan bir ekonomi politikasıdır. Devlet özel sektörün gerçekleştirdiği başarılı atılımları desteklediği ve teşvik ettiği gibi, başarının yakalanması gereken alanlarla ilgili çalışmalarına daha fazla ağırlık vererek, kalkınmayı topyekün gerçekleştirmeyi amaçlar. Ekonomik kalkınma, yatırım, üretim, kalkınma planı, sermaye, gibi kavramlar devletçilik ilkesi ile ilgilidir. Devleçilik ilkesi kalkınmanın temel ilkelerinden birisidir.
Devletçilik ilkesi doğrultusunda yapılan belli başlı inkılaplar şöyledir:
– Birinci ve ikinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarının hazırlanması ve uygulamaya konulması
– Etibankın kurulması
– Denizbankın kurulması
– Sümerbankın kurulması
– Milli Koruma Kanununun çıkarılması
– Özel girişimcilere ait kurumların millileştirilmesi
Milliyetçilik İlkesi
Tarih: 27 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 9 Yorum var.
Ulus kelimesi bugün millet kelimesi ile eşanlamda kullanılmaktadır. Millet, tarihi ve sosyolojik bakımdan bir aşamaya ulaşmış, belirli nitelik ve şartları olan bir topluluktur. Milletin temelini, vatan ve bu vatandaki maddî ve manevî kıymet kaynakları oluşturur.
Millet bu vatan üzerinde aynı dille, aynı duygu ile bir kültür birliği kuran halk kitlesidir. Vatan birliği yanı sıra dil, kültür ve ülkü birliğinin önemli rolü ve yeri vardır. Dil birliği milletin oluşmasında en büyük rolü oynar. Atatürk’e göre millet “dil, kültür ve mefkûre (ülkü) birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasî ve içtimaî (sosyal) heyettir.” Atatürk, milletin yapıcı unsuru olarak Türk diline büyük önem ve değer verir. Ona göre “Türk Dili Türk Milletinin kalbidir, zihnidir.”
Devrimle yeni anlam ve değer kazanan Türk milliyetçiliği kökünü Türk Tarihinin derinliklerinden, kaynağını milli mücadeleden alan ve Türk Milletinin toplumsal bilincine yerleşmiş bir prensiptir. Yeni Türk Devleti tamamen milliyetçilik temeli üzerinde kurulmuştur.
Türkiye’de demokratikleşme hareketleri Abdülmecit’ten itibaren başlamış, II. Abdülhamit döneminde 1876 ve 1908 meclislerinin açılması ile gelişmişti. Tanzimat ile birlikte belirmeye başlayan milliyetçilik siyasî bir hareket değildi Bilinçli de değildi. Kanûn-i Esâsinin 18.maddesinde yer alan Türkçe’nin resmî dil olması bilinçlenmede önemli etken olmuştur. İkinci Meşrutiyetten itibaren, Türkçülük hareketi siyasî bir fikir akımı olmaktan çok, akıllarda yer alan bir düşünce idi. Bu konudaki çalışmalar İmparatorluğun her köşesinde değil, Türklerin çoğunluk olduğu Anadolu’da gelişmekte idi.
Birinci ve İkinci meşrutiyetlerde meclisler milli değildi. Birinci mecliste 56 Müslüman milletvekiline karşın, 40 Hıristiyan milletvekili vardı. Birinci ve ikinci meşrutiyet Türkçülüğü, batılılaşmayı ya hiç kabul etmemiş ya da şeklen kabul ile, batılılaşmayı uygun bulmuştu.