Eleştirel Okuma Nedir?
Tarih: 31 Mart 2020 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: Yorum yok.
İlk bakışta zihnimizde eleştirel okuma kavramı, okurun muhalif bir bakış açısıyla okuma yapması, okuduğu her cümleye eleştirme amacı ile yaklaşması gibi bir anlam kazanır. Hâlbuki bu kavram, bilgi çağındaki her insanın bazı okumalarda kullanması gereken bir okuma yöntem – tekniğidir. Eleştiri kavramının üzerindeki olumsuz izlenim, bu kavramın da olumsuz bir bakış açısı ile yapılacağını çağrıştırmaktadır. Birazdan açıklayacağımız üzere eleştirel okuma, aslında bilinçli okurların; doğru ve yararlı bilgiye ulaşmayı amaçlayanların takındığı bir tutumdur.
“Kişinin okuduğu bir metni, kendi bilgi ve deneyimleri ile karşılaştırarak algılaması, mantık süzgecinden geçirerek doğru ve yararlı bilgiye ulaşma çabası” olarak tanımlayabileceğimiz eleştirel okuma, çağımızda etkin bir şekilde kullanılması gereken bir okuma yöntemidir. Bilgi çağındayız ve bilginin öneminin her gün arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Bununla birlikte bilgi kirliliğinin her geçen gün arttığı ve doğru / yararlı bilgiye ulaşmanın zorlaştığı bilgi kaynaklarını kullanmak zorundayız. Bunun için okumalarımızı verimli kılmak, doğru bilgiye daha çabuk ulaşmak için eleştirel okuma yapmak zorundayız. Her bilginin bize doğru şeyler öğretmeyeceğini, bazı bilgilerin bizler için yararlı olmayacağını göz önünde bulundurmalıyız.
21. yüzyılda bilgi, emeğin önüne geçmiştir ve bu süreç gittikçe bu yönde gelişmektedir. Bilgiye ulaşmanın en basit ve geçerli yolu okumak olduğu için, edindiğimiz bilgilerin büyük çoğunluğunu bu şekilde elde ederiz. Okumak aslında basit bir süreç olarak görünse de, bilinçli bir okur olabilmek oldukça zordur. Çünkü yazarlar bazen cümleleri arasına bazı sırlar koymakta, bazen üzerinde uzun uzun düşünerek elde edebileceğimiz bazı şeyleri de yazılarında kaleme almaktadır. Bunun için sıradan bir okuma ile göremeyeceğimiz bazı noktaları görebilmek için her satırı düşünerek, zihnimizde kurgulayarak, mantık süzgecimizden geçirerek değerlendirmek gerekir. Bu da sıradan bir okuyucunun yapamayacağı bir okuma etkinliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dönüşlülük Zamiri
Tarih: 5 Ocak 2020 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 1 Yorum var.
Bir kişi zamiri türü olmasına rağmen, bazen ayrı bir zamir çeşidi gibi kabul edilen ve son zamanlarda sorularda sıklıkla karşımıza çıkan dönüşlülük zamiri, genellikle dilimizde şahıs zamirlerinin anlamını güçlendirmek için kullanılmaktadır. Bilindiği gibi isimlerin yerini tutan kelimeler olan zamirlerin, sözcük hâlinde dört türü bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda beşinci tür olarak dönüşlülük zamiri kabul edilmektedir. Aslında dönüşlülük zamiri, Türkçedeki şahıs zamirlerinden biridir. Şimdi dönüşlülük zamirinin özelliklerini ve kullanımını örneklerle anlatmaya çalışalım.
Türkçede temel olarak altı tane şahıs (kişi) zamiri bulunmaktadır. Bunlar “ben, sen, o, biz, siz, onlar” kelimeleridir. Bu kelimeler cümlede bir insan isminin yerini tutmak için kullanılırlar. “O son sınavlarda notlarını yükseltti.” cümlesinde “o” kelimesi bir ismin yerini tutmuştur ve kişi zamiri görevinde kullanılmıştır. Bu cümleyi bazen “Kendisi son sınavlarda notlarını yükseltti.” şeklinde kullanabiliriz. İşte bu örnekteki gibi bazı şahıs zamirlerinin yerine veya onları pekiştirmek amacıyla onlarla birlikte kullanılabilen “kendi” kelimesi, Türkçede dönüşlülük zamiri olarak adlandırılmaktadır.
Dilimizde sadece bir tane dönüşlülük zamiri vardır, o da “kendi” kelimesidir. Bu kelime cümlede kullanılırken iyelik veya hâl ekleri gibi çekim eklerini alabilir. Sadece “kendi” sözcüğü dönüşlülük zamiri olabildiği için cümlede bulmak çok kolaydır. Bir cümlede “kendi” sözcüğünü gördüğümüz zaman hemen onun dönüşlülük zamiri olduğunu söyleyebiliriz. Bu kelimenin kullanımı Orhun Yazıtları‘na kadar gitmektedir. Kül Tigin Abidesi’nde geçen “Oğuz budun kentü budunum erti.” (Oğuz milleti, kendi milletim idi.) cümlesindeki “kentü” kelimesi, bugünkü “kendi” kelimesinin eski şeklidir.
Okul Başarısında Okuma Alışkanlığının Önemi
Tarih: 10 Aralık 2019 | Bölüm: Kitap | Yorumlar: 1 Yorum var.
Kitap okumak, dünyada modası geçmeyen en güzel bilgi edinme, kişisel gelişim ve kültür kazanma yöntemlerinden biridir. Toplumu ayakta tutan aydın insanlar, dünyada iz bırakan büyük liderler, bir şirketin beyin takımında bulunan kişiler veya isimleri tarihe altın harflerle kazınan bilim insanlarının ortak yönlerinin kitap okumak olduğunu bilirsiniz. Tıpkı bunlar gibi kitap okuma alışkanlığının, bir öğrencinin okuldaki akademik başarısını da dört katına çıkardığını duymuş muydunuz?
Genelde kitap okumanın yalnızca dil ve edebiyat dersleri için gerekli olduğu görüşü toplumda yaygındır. Bununla birlikte gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında yapılan birçok araştırmada kitap okuyan öğrencilerin okul başarısının genellenerek arttığı ortaya konulmuştur. “Matematik veya fizik derslerinin, okuma alışkanlığıyla doğrudan nasıl bir ilişkisi olabilir?” şeklinde bir soru zihninizde belirebilir. Doğrudan değilse de dolaylı olarak öğrencilerin kavrama ve düşünme yetenekleri geliştiği için, tüm derslerdeki başarı da bu nispette artmaktadır.
Farklı okullardan ve kültür çevrelerinden yaklaşık 1.000 öğrenci üzerinde yapılan bir çalışmada, okuldaki ders başarılarıyla okuma alışkanlıkları arasında bir bağ kurulmaya çalışılmış. Araştırma, akademik başarısı yüksek öğrencilerin %60’ının düzenli kitap okuduğunu ortaya koymuş. Okul başarısı düşük öğrencilerin %80’inin ise kitap okuma alışkanlığına sahip olmadığı gibi çarpıcı bir sonuç ortaya çıkmış. Ve benzer bir çalışma, akademik başarısı düşük olan öğrencilerin, kitap okuma alışkanlığı kazandıktan sonra okul başarılarının yaklaşık dört kat arttığını ortaya koymuş. Şaşırtıcı ama gerçek!
Metinlerde Bakış Açısı
Tarih: 4 Kasım 2019 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: Yorum yok.
Edebi metinlerde, eserin başından sonuna kadar yazarın takındığı bir bakış açısı bulunmaktadır. Bu bakış açısı, yazarın olayları ele alışı, konuyu işleme tarzı ile doğrudan alakalıdır. Yazar, başından geçen bir olayı mı, yoksa bir başkasının hayatına ait ayrıntıları mı işlemektedir? Kahramanların içinde yazar bizzat bulunmakta mıdır, yoksa tanık olduğu olayları mı anlatmaktadır? Bu soruların cevabı olacak nitelikte, yazarın olayları okuyucuya aktarırken bazı bakış açılarından yararlandığını söyleyebiliriz.
Edebiyatta kabul görmüş dört farklı bakış açısı bulunmaktadır. Bunların farklı kaynaklarda farklı isimleri bulunduğu için, her başlığın farklı şekillerde isimlendirildiğini de görmeniz mümkündür. Bununla birlikte edebiyatımızda en çok kullanılan iki bakış açısı, ilahi bakış açısı ve kahraman bakış açısıdır. Bunlar hikaye ve romanlarda yazarların genellikle tercih ettikleri anlatım özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukarıdaki görselde belirtilmeyen “çoğulcu bakış açısı” bazı kaynaklarda gösterilmemektedir. Bu nedenle bazı kaynakların metinlerdeki bakış açılarını üç başlık altında incelediklerini görebilirsiniz. Şimdi sırayla tüm bakış açılarını, örneklerle açıklamaya çalışalım:
Kahraman bakış açısında, yazar bizzat olayın kahramanlarından biridir. Olaylar yazarın başından geçer ve yazar olayların merkezindedir. Bu anlatım türünde birinci ağızdan anlatım kullanılır, yani yazar başından geçen olayları anlatır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yazarın kendi bilgi ve becerileriyle sınırlı bir anlatımı olmasıdır. Yani yazar sadece gördüklerini, duyduklarını, yaşadıklarını, kendi duygu ve düşüncelerini anlatabilir. İlahi bakış açısında ise bunun ötesine gidilerek, olayın tüm kahramanlarının iç dünyaları, niyetleri, sezgileri, hatta iç sesleri görülür, duyulur. Bu bakış açısında zaman ve mekân sınırsızdır ve yazarın insan bilgi ve becerisinin ötesinde bir sezgi yeteneği vardır. Ayrıca ilahi bakış açısında üçüncü ağızdan anlatım kullanılır, yani yazar olayları dış dünyadan izleyen bir kişidir.