Atatürk’ün İmzaları ve Mührü
Tarih: 21 Temmuz 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: Yorum yok.
Atatürk’ün dil devriminden önce Osmanlıca ve sonra yeni Türk alfabesiyle atmış olduğu imzalar ve TBMM’de kullandığı bir mühür bulunmaktadır. Atatürk kendisine “Ata” denilmesini sevmemekle birlikte, soyadı kanunu ile kendisine verilen “Atatürk” adını benimsemiş ve imzasını da buna göre yeniden geliştirmiştir.
Sakarya Meydan Muharebesi‘nden Çanakkale Savaşı‘na kadar Atatürk’ün imzaları daha baştansavma, gayriciddi bir görünüşe sahiptir. Bu durum, Atatürk’ün o zamanlarda sahip olduğu yetki ve imkânların vermiş olduğu ruh hâlinden kaynaklanıyor olsa gerek.
Türk dilinin yeni alfabesine kavuşması ile Atatürk, toplum önderi olarak oldukça güzel bir formda yazı yazmıştır. El yazısını günümüz insanı kadar net ve güzel yazmayı başaran ölümsüz lidere ait olan farklı imzaları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kullanmış olduğu imzayı aşağıdaki görsellerde bütün ve ayrı ayrı olarak görebilirsiniz.
Atatürk’ün Anıları
Tarih: 21 Temmuz 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 13 Yorum var.
Nasıl Yaptınız Bunu Selanik’e?
30 Mayıs 1913’te Osmanlı Devleti, Balkan Devletleriyle Londra Barış Antlaşması’nı imzalamış Midye-Enez hattını sınır olarak kabul etmiştir. Selanik’in elden çıkması üzerine, Atatürk annesi ve kızkardeşi ile evlerini bırakmışlar, İstanbul’a gelmişlerdir. Ömrünün çoğunu geçirdiği yerin düşman eline geçmesi Mustafa Kemal’i çok üzmüştü.
İstanbul’daki bir gazinoda bazı subay arkadaşlarını görünce, “Nasıl yapabildiniz bunu? O güzelim Selanik’i düşmana nasıl teslim edebildiniz?” demiştir. Mustafa Kemal İstanbul’da binlerce Selanikli halkın aç ve perişan bir vaziyette olduğunu görmüştür. Daha sonra Zübeyde Hanım ve kızkardeşine bir ev bulduktan sonra, Genelkurmay’daki görevinin başına dönmüştür. Görevi, Gelibolu yarımadasının nasıl savunulacağını araştırmaktı.
Atatürk İnkılapları / Devrimleri
Tarih: 21 Temmuz 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 6 Yorum var.
Cumhuriyetin ilanından sonra bazı muhalifler ve İstanbul basınının bir kısmı Hilafetin önemini vurgulayan bir politika izlemeye başlamışlardır. Bu konuda kesin karar almak isteyen Atatürk, Şubat 1924’te harp oyunları dolayısıyla İzmir’e gelen ordu ve yetkilileri ile toplanarak, Halifelik ile Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılması, Genelkurmay Başkanlığı’nın hükümetin dışında kalması, eğitim ve öğretimin birleştirilmesi konularında karara varılmıştır.
Atatürk yüzyıllardır İslam dininin bir politika aracı olarak kullanıldığını ileri sürmüş, dini, bir sömürü olmaktan çıkarıp yükseltmenin gereğini savunmuştur. Atatürk halife sözünün yönetim ve hükümet demek olduğunu savunmuş, ortada başka bir idare ve hükümet varken Halifeliğin gereksiz olduğunu söylemiştir.
Türkiye Büyük Meclisi, 3 Mart 1924’te arka arkaya çıkardığı yasalarla alınan kararları uygulamaya koymuştur. Böylece hiçbir fonksiyonu kalmayan ve Türkiye’ye faydadan çok zarar getiren Halifelik ile Şeriye ve Evkaf vekaleti ve Şeyhülislamlık kaldırılmıştır. Vakıflar devlete bağlanmıştır. Eğitim öğretim birleştirilmiş, Tekke, zaviye ve türbeler kapatılmıştır.
Laiklik ilkesiyle din ve devlet işleri kesin olarak birbirinden ayrılmıştır. Mecelle kaldırılarak Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmiştir. Medreseler kapatılarak çağdaş cumhuriyet okulları açılmıştır. Türk tarihi ve Türk dilinin bilimsel yollarla araştırılması amacıyla Türk Dil Kurumu (TDK) ve Türk Tarih Kurumu (TTK) kurulmuş, Üniversite reformu yapılmıştır.
Harf inkılâbıyla Latin harfleri kabul edilmiştir. Uluslararası saat, takvim, rakamlar ve ölçü birimi ile Soyadı Kanunu kabul edilmiştir. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı veren kanunlar çıkarılmıştır. 20 Nisan 1924’te yeni Anayasa kabul edilmiştir.
Atatürk Anıları Derlemesi
Tarih: 21 Temmuz 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 25 Yorum var.
On Altıncı Kolordu
Şehzade Vahidettin ile yapacağı yolculuğun Almanya’yı tanıma açısından faydalı olacağı düşüncesi ile geziye katılmıştır. Vahidettin ile Atatürk’ün yolculuğu olumlu bir şekilde geçmiştir. Alman askeri çevrelerinde incelemeler yapan Atatürk, Alman İmparatoru II. Wilhelm ve devrin tanınmış komutanlarıyla da görüşmüştür.
Türk heyetini kabulü sırasında Napolyon pozuyla hareket eden İmparator II. Wilhelm, sıra Atatürk’e gelince diğer elini uzatarak yüksek sesle “Onaltıncı Kolordu!” diye bağırmıştır. II. Wilhelm Almanca olarak Atatürk’e “Siz, 16. Kolordu Komutanlığını ve Anafartaları düşmana vermeyen Mustafa Kemal değil misiniz?” diye sormuştur. Atatürk’de düzgün Fransızcasıyla, öyle olduğunu ifade etmiştir.