Yahya Kemal Beyatlı
Tarih: 19 Haziran 2014 | Bölüm: Y | Yorumlar: Yorum yok.
Büyük şair Yahya Kemal, Anadolucu milliyetçilerdendir. Bilindiği gibi (diğer yazarlarımızdan), milliyetçi düşüncede bazen dinin yeri hiç yok, bazen çok az, bazen eşit seviye, bazen de en büyük yeri ve rolü elde eder. Yahya Kemal, Türk’ün Anadolu’yu vatan tuttuktan, yerleştikten sonra büyük bir medeniyeti meydana getirdiğine inanır. Remzi Oğuz metafizik ilhamlarını emir nehiyleri reddederken Yahya Kemal, İslâm’a meftundur. Onu Türklükle bir görür. Ona göre İslâm, Türk milleti ile “tev’emdir” yani ikizdir. Bu din, Allah’ın birliğine dayanan, kitabı Kur’an, Peygamberi Hz. Muhammed olan, “Hürriyet üzerine müesses-kurulu” müminlere yüksek sorumluluk ve bununla uygun yüksek bir ideal verebilen dindir.
Yahya Kemal, bu dinin Türkler üzerindeki tesirini şöyle ifade eder: “İslâm, Türkleri de bu ruh ile coşturmuş ve asırlarca kıt’adan kıt’aya Bedir Muharebesi’ndeki idealin peşinden koşturmuş bir dindir.” O, “En güzel din” olan İslâm’ın bozulmamış şeklini yani ehl-i sünnet Müslümanlığını kabul eder; Şiî Müslümanlığı “Türklüğün o devirlerde karşılaştığı en vahîm tehlike olarak” görmüştür. Yahya Kemal, bu anlayışla Yavuz Selim’i, idealize etmiş, “Selimnâme” diye ayrı bir şiir grubu yazmış, onun erken ölümüne İslâm ve Osmanlı’nın ontolojik oluşumunu, Ezanın (İslâm’ın) dünyaya yayılışını aksatan bir olay olarak hayıflanmıştır:
Sultan Selim-i evveli râm etmeyip ecel
Fethetmeliydi cihanı Ezan-ı Muhammedî.
Yusuf Akçura
Tarih: 10 Aralık 2011 | Bölüm: Y | Yorumlar: Yorum yok.
Kazanlı Yusuf Akçura, Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden olan Tatar asıllı Türk yazar ve siyaset adamıdır. Türk Tarih Kurumu’nun kurucu üyelerindendir. İkinci dönem TBMM’de İstanbul milletvekili, 1935′te Kars milletvekili olarak mecliste yer almıştır. 1904 yılında yayımladığı Üç Tarzı Siyaset adlı makalesi Türkçülük akımının manifestosu kabul edilir.
Akçura’nın Türkçü düşünce tarihindeki yeri, çağdaşı olan Ziya Gökalp’in gölgesinde kalmıştır fakat Mustafa Kemal Atatürk’ün çalışma arkadaşı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kültürel yapısının oluşmasında katkıları olmuştur. Yusuf Akçura’nın Türkçü fikirleri, Sovyetlerin çökmesi ve Orta Asya’daki Türk Devletleri’nin bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla yeniden güncellik kazanmıştır.
2 Aralık 1876’da Moskova’nın doğusundaki Ulyanovsk’ta (eski adıyla Simbir) dünyaya geldi. Kazan’a göç etmiş Kırım Türkleri’nden aristokrat bir ailenin mensubu idi. Babası çuha fabrikası sahibi fabrikatör Hasan Bey, annesi Yunusoğulları’ndan Bibi Kamer Banu Hanım idi. 2 yaşında iken babasını kaybetti ve annesi ile birlikte yedi yaşına gelmeden İstanbul’a göç ettiler. Annesi, İstanbul’da Dağıstanlı Osman Bey ile evlendi. Osman Bey, Yusuf’un eğitimi ile yakından ilgilendi, onu asker olmaya teşvik etti.
Kuleli Askeri Lisesi’nde öğrenim gördükten sonra 1895 yılında Harbiye Mektebi’ne girdi. Harbiye yıllarında Necip Asım’ın, Veled Çelebi’nin, Bursalı Tahir Bey’in Türkçülüğe ait yazıları ile İsmail Gaspıralı’nın Bahçesaray’da yayımlanan ve bir ara İstanbul’da da dağıtılan Tercüman Gazetesi Türkçülük fikirlerinin oluşmasını etkiledi. 1897’de Malumat Dergisi’nde yayımladığı “Şehabettin Hazret” adlı ilk makalesini Rusya Türkleri ile Osmanlı Türkleri’ni tanıştırma amacıyla kaleme aldı.
Yusuf Akçura’nın makelelerini “Ulu Türkçü Nihal Atsız Otağı“ndaki sayfadan okuyabilirsiniz.
Yörük Ali Efe
Tarih: 10 Aralık 2011 | Bölüm: Y | Yorumlar: 2 Yorum var.
1896′da doğan Yörük Ali genç yaşında Nazilli yöresinde efelik yapmaya başladı. Yunanlıların 15 Mayıs 1919′da İzmir’i işgal etmelerinin ardından İçcbatı Andolu’ya ilerlemeleri üzerine, zeybekleriyle birlikte silahlı direnişi başlattı.
26-30 temmuz 1919′da toplanan Balıkesir Kongresi’nde yunanlılara karşı ulusal seferberlik kararı alınınca , Yörük Ali Efe’nin Nazilli cephesindeki güçlerine katılımlar giderek artmaya başladı. Birliklerine ‘Milli Aydın Alayı’ adı, kendisine de ‘Milis albayı’ rütbesi verildi. Kasım 1920′de alayıyla birlikte düzenli ordu birliklerine katılan Yörük Ali Efe, Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği yararlıklarından dolayı İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
Yonca Evcimik
Tarih: 10 Aralık 2011 | Bölüm: Y | Yorumlar: Yorum yok.
Doğum Yeri : İstanbul
Kariyeri : Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yüksek Bale Bölümü´nden mezun oldu. 1978-1990 yılları arasında müzikallerde profesyonel dansçı ve şarkıcı olarak çalıştı. Aynı tarihlerde birçok tiyatroda oyunculuk yaptı. 1979´da Şan Tiyatrosu´na girdi. 1984´e kadar burada birçok oyun ve müzikallerde yer aldı. Yedi Kocalı Hürmüz, Hisseli Harikalar Kumpanyası, Şen Sazın Bülbülleri, Nükhet Duru ve On Yıl Geçti, Ajda Pekkan Süperstar, Hababam Sınıfı ve Carmen rol aldığı çalışmalardır. Bu dönemde ayrıca Hababam Sınıfı Güle Güle ve Kızlar Sınıfı adlı filmlerde de oynadı. 1985-1988 yılları arasında, Devekuşu Kabare Tiyatrosu´nda Yasaklar, Aşkolsun, Geceler, Reklamlar ve Deliler adlı oyunlarda rol aldı.
1989-1990 yılları arası Gülhane Etkinlikleri´nde sunucu ve Show Girl olarak çalıştı. 1990-1991 yıllarında müziğe ağırlık vererek, ilk albümünün çalışmalarını sürdürdü. Bu ilk albüm 1991´de yayınlandı ve ´Abone´ adıyla müzik marketlerde yerini aldı. Kısa sürede o günlerin satış rekorunu kırdı. Bu albüm ve şov tarzı, Türkiye´nin pop dünyasına yepyeni bir boyut getirdi. 2 milyon adet satan bu albümün başarısındaki temel nokta, dans grubu ve şov niteliğinde hazırlanan ilk albüm olmasıydı. 1993 yılında, ikinci albümü olan ´Kendine Gel´ çıktı.
Profesyonel bir ekip tarafından hazırlanan bu albüm, vücut ritminin kullanıldığı, klibinden kartpostalına kadar bir reklam mantığıyla çalışılan ilk albüm olma özelliğini taşımaktaydı. 1994´de Türkiye´de bir ilki gerçekleştirerek ülkemizin ilk single´ını yaptı. ’8:15 Vapuru’ adlı bu single, kısa sürede müzik marketlerde ilk sıralara yükseldi. Aslında bu single´ı yapmaktaki amacı, yeni albümü ‘Yonca Evcimik 1994′ü tanıtmaktı. Bu üçüncü albümü, 1994 yılı Temmuz ayında marketlere girdi. Farklı bir tarz deneyen sanatçı, Jamaican Rap Sound´un Türkiye´de ilk kez kullanıldığı bu albümle popülaritesinden ve başarısından bir şey kaybetmediğini kanıtladı.