Seyf-i Serayi
Tarih: 20 Aralık 2011 | Bölüm: S | Yorumlar: Yorum yok.
Adından onun Altınordu’nun merkezi Saray şehrinden olduğu anlaşılmaktadır. Seyf-i Serâyî, hayatının ilk devresini Harezm’de geçirdi. Kültür ve sanat terbiyesini bu çevreden aldı. Sonra Altınordu ve Kıpçak bölgelerinde bulundu. Daha sonra Mısır’a giderek bize bıraktığı kıymetli eserlerini Memlûk sahasında yazdı.
En mühim eseri olan. Gülistan Tercümesi‘ni Mısır’da 1391 yılında tamamlamıştır. Seyf-i Serâyî bu tercümesinde Giilistân’m aslına pek bağlı kalmamıştır. Gülistan’dakı mensur hikâyelerin tercümeleri bir dereceye kadar aslına uygun ise de, manzum parçalar oldukça serbesttir. Ayrıca tercüme edilmeyerek atlanılan bölümler de vardır. Bu tercümede yer yer Seyf-i Serâyî’nin kendi şiirleri de bulunmaktadır. Gülistân’m mensur hikâyeleri, Seyf-i Serâyî tarafından devrin en güzel nesir diliyle Türkçe’ye çevrilmiştir.
Eserde beyit, kıt’a, mesnevî, rubaî gibi manzum parçalarda; Farsça metnin Türkçe’ye kazandırılmasında daha yaratıcı bir üslûp kullanmıştır. Bu eser, özellikle kelime hazinesi ve gramer özellikleri yönünden Türk dili için önemli bir kaynaktır. Eserin Leiden Üniv. Kütüphanesi’nde (nr. 1553) bulunan tek nüshasının tıpkıbasımı bir önsözle birlikte Feridun Nafiz Uzluk tarafından neşredilmiştir (Seyfı Serâyî. Gülistan Tercümesi, (Feridun Nafiz Uzluk’un Önsözü ile|. Ankara 1954). A. Fehmi Karamanlıoğlu, bu nüshanın tenkitli metniyle dizinini 1967 yılında doçentlik tezi olarak hazırlamıştır.
Sultan Veled
Tarih: 10 Aralık 2011 | Bölüm: S | Yorumlar: Yorum yok.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin büyük oğludur. Tam adı Alâaddîn Muhammed Sultan Veled b. Mevlânâ Celâleddin Muhammed Rûmî b. Bahaüddîn Veled Muhammed’dir. 623/1226 yılında bugün Karaman olarak bilinen Larende’de doğdu. İlk öğrenimini babasından aldı. Erken yaşlarda babası ile birlikte muhtelif âlimlerin de bulunduğu toplantılara katıldı ve katıldığı bu toplantılardan istifade etti. Sadık bir mürit gibi babasına ve Şems-i Tebrîzî’ye hizmet etti. İlk kayboluşunda Şam’a giderek (1246) Şems-i Tebrîzî’yi geri getirdi. Şems-i Tebrîzî’nin ölümünden sonra (1247) aynı saygıyı babasının halifeleri Selâhaddîn-i Zerküb’a ve Hüsameddin Çelebi’ye de göstermiş, babasının ölümü üzerine (1273) onun yerine geçmesi istenmişse de kabul etmemiş, Çelebi’ye tabi olmuştur.
Hüsameddin Çelebi ölünce (1284) ısrarlara karşı koyamamış, postnişinliği kabul etmiş, ancak gerçek halifenin Kerimüddîn Bektemür olduğunu belirtmekten geri kalmadığı gibi. Bektemür’ün ölümüne kadar da (1291) ona gereken saygıyı göstermiştir. Sultân Veled postnişin olduktan sonra babasının yolunu örgütlemeye çalışmıştır. Mevlevîlik onun zamanında örgütlü bir tarikat hâline gelmiş, gerek yapıtları, gerekse dört bir yana gönderdiği dervişleri ve halifeleriyle Mevlevîliğin yayılmasını sağlamıştır. Sultân Veled, 86 yaşında olduğu hâlde 12 Receb 712 (2 Teşrin 1312) tarihinde vefat etmiştir.
Hakim Süleyman Ata
Tarih: 6 Aralık 2011 | Bölüm: S | Yorumlar: Yorum yok.
Ahmed-i Yesevî’nin ardından birçok takipçisi oluşmuş ve onun düşüncelerini yine onun tarzında söyledikleri şiirlerle dile getirerek halkı irşada devam etmişlerdir. Bunlar arasında en tanınmışı Süleyman Ata ve Hakim Hâce isimleriyle de tanınan Hakîm Süleyman Ata’dır. Ahmed-i Yesevî’nin talebe ve müritlerinden olan Hakîm Ata, onun üçüncü halifesidir.
Yesevî derecesinde büyük bir sanatkâr ve derin bir mütefekkir olmamasına rağmen bu kadar meşhur olmasında, Ahmed-i Yesevî tarzında sûfiyane “hikmetler” kaleme almayı gelenek haline getirmesinin önemli bir yeri vardır. Hem tasavvufta hem de sanatta kendine has bir tarz gösteremeyen Hakîm Ata, sülük âdabı ile tasavvufî düşüncede olduğu gibi edebiyatta da şeyhi ve mürşidi Ahmed-i Yesevî’nin izinden gitmiştir. Onun eserleri şekil, vezin, eda, üslûp ve ruh itibariyle Dîvân-ı Hikmet‘e çok yakındır. Reşahât’lz bu şiirlerin Türkistan’da çok meşhur olduğu kayıtlıdır.