Cevat Şakir Kabaağaçlı / Halikarnas Balıkçısı
Tarih: 25 Haziran 2014 | Bölüm: C | Yorumlar: Yorum yok.
Anadoluculuk akımının hümanist kolunun baş temsilcisi ve fikir babası olan Halikarnas Balıkçısı, kültürün milliyetle ilişkisi olmadığı felsefînden hareket eder. Zaten Cumhuriyet döneminin başlarında Gökalp kültür-medeniyet ayırımının etkisiyle bir grup, kültür millîdir, derken; bir grup hem millî hem evrenseldir; diğer bir grup da kültür evrenseldir, diyordu. Burada esas mesele, Türk kültürünün hangi köklerden kaynaklandığı meselesiydi. Buna bağlı olarak Cumhuriyet idaresini kurmak istediği yeni toplumda millî kültürünün hangi temellere dayandırılacağı meselesi en önemli meseleydi. Bu mesele Türk tarihini ilgilendiriyordu.
Türk Tarih Kongresi’nde, bütün medeniyetlerin kurulmasında Orta Asya Türklerinin rolü olduğu, bütün milletlerin Orta Asya Türk kökenli olduğu esasına dayanıyordu. Burada laik bir toplum yaratmak için, İslamîyet kamusal alanın dışına itilerek, İslâm öncesi laik toplum ile temellendirilmek istenmişti. Bu sefer de Türklük ön plâna çıkmıştır. Bundan da rahatsız olanlar “Mavi Anadoluculuk” akımını ortaya attılar ki bunun başında Halikarnas Balıkçısı vardı. Onun bu konuda fikirdaşları Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol ve İsmet Zeki Eyüboğlu idi. Halikarnas Balıkçısı’na göre kültürümüzün kökenlerini Orta Asya’da aramak yanlıştır. Bunun gibi Batı kültürünü benimsemek de yanlıştır. Çünkü Türk kültürü Anadolu’da yaşamış toplumların yarattığı kültür birikiminin süzülmüş bir sentezidir. Anadolu, hem Yunan kültürünün hem Batı kültürünün kaynağıydı.
Mavi Anadolucu akım, hümanist bir akımdır, ağırlığı da İlkçağ Anadolu kültürüne verir. Çünkü Halikarnas Balıkçısı’na göre, hümanist düşünce Batı’dan önce Anadolu’da doğmuştur. Aslında hümanizm, modernleşme gayreti içinde devletin görüşünün sistemleştirme ve insanımızın zihin yapısını Batı’ya dönüştürme, aynı zamanda laik toplum anlayışını somut coğrafyaya yerleştirme amacını güdüyordu. Halikarnas Balıkçısı, bu Anadolu tutkunluğu ve araştırmalarıyla tabiri caizse, bir Anadolu şovenistidir. Halikarnas Balıkçısı, Anadolu’yu bir medeniyetler deposu, felsefî ve aklî düşüncenin Yunan’dan önceki kaynağı (İyonya) olarak kabul eder. Ona göre Anadolu’da maddeci bir felsefe vardı. Bu felsefe Yunan’ı etkiledi orada büyük filozoflar çıktı. Orfizm, Pisagorculuk gibi dinî akımlar, bu dönemin kapanmasına yol açtı.
Cemil Meriç
Tarih: 21 Haziran 2014 | Bölüm: C | Yorumlar: Yorum yok.
Cemil Meriç, önce Marxist, sonra Marxizmi terk etmiş bir düşünürdür. Cemil Meriç, 1970’li yıllarda parladı ve kendini açığa vurdu. Yazıları, kitapları ve konferansları ile her kesimden okuyanları sarstı. Cümleleri ve fikirleri, okuyanların beynine adeta tokmak gibi indi. Kısa ve dolgun cümleleri, tok ifadeleri ve mantığı ile sarsmadık zihin bırakmadı. Edebiyattan, felsefeden, bilimlerden, ahlâktan, tarihten, dine kadar girmedik saha bırakmadı. Kimsenin el atmadığı, yahut gördüğü halde söylemeye cesaret edemediği gizlilikleri, araştırdı, ortaya çıkardı ve cesaretle söyledi. Çarpıcı ifadeleri ve fikirleri sağda ve solda bir mutabakat ve yakınlaşma noktası temin etti.
Her konuda kuvvetli bir tenkitçi olarak göründü. Yakıcı, yıpratıcı eleştiri oklarını yöneltmediği sistem ve şahıs, adeta bırakmadı. Onun tenkitlerinden nasibini almayan kalmamış gibidir. Ama tenkidin yanında takdir etmesini de bildi ve yerine getirdi. Ona göre Batılılaşmak, “şahsiyetsizlik erimek, yok demek, benimsediğimiz bir idam hükmüdür”, “Kavga eden cemiyet iyimserdir. Kavga canlılığın ifadesi”dir. “Demokrasi demopedidir” (Halkın eğitimidir). “Faşizm devrimci bir sağdır”, “İnsan bazı bahislerde sağdır, bazı bahislerde soldur. Bu itirazla bu kelimeleri aşmak lazım.”
“Gündelik hayatta materyalist mukaddesi olmayan, davası olmayan bedbahta verilen ad”, “Türkiye’de mekanik materyalizm, bir nevi kompradorluktur. Hepsi memur aristokrasisine mensuptur. Kitleden kalabalıktan kopuştur, yani sağcılıktır; materyalizm, Batı’nın istediği insan tipi olmaktır. “Oryantalizm, kapitalizmin keşif koludur.” “İslamîyet sınıf kavgasını körükleyemez. Çünkü İslâmiyet’te sınıf kavgası yoktur, çünkü İslâm, İslâmın kardeşidir.”
Cem Sultan
Tarih: 26 Aralık 2011 | Bölüm: C | Yorumlar: Yorum yok.
Fâtih devri şairlerinden olan Cem, II. Mehmed’in üçüncü oğludur. Henüz üçük bir çocukken aldığı özel derslerle Arapça ve Farsça öğrenmeye başlayan -em, 10 yaşındayken gazel yazmaya başlamıştır. Sehî Bey, Cem’in şiirlerinin hayâl dolu, gazellerinin öğretici olduğunu söyler. Latîfî ve Âlî onun şairliğini verler. Âşık Çelebi, tezkiresinde onun musahiplerinden Sa’dî-i Cem ile Divanı-ı ve “kerem” redifli kasidesini II. Bâyezîd’e gönderdiğini bildirmektedir. Affedilmesi umuduyla ağabeyine yolladığı yetmiş dört beyitlik kasîde olumlu bir sonuç vermemiştir.
Yine aynı tezkîreden “râiyye” kasidesinin daha o zamanlar bir hayli ünlü olduğu anlaşılmaktadır. Köklü bir kültüre sahip olan ve klâsik edebiyatı çok iyi bilen Cem Sultan, İran edebiyatına derin vukufu sayesinde zengin hayâllerle dolu şiirler yazmıştır. Birinci sınıf şair olmamakla birlikte şiirlerinde klâsik edebî mazmunları, kıssa, hikâye ve efsanelerle divan edebiyatının hayâl dünyasına ait unsurları çok iyi kullanmıştır. Şiirlerinde devamlı olarak yalnızlıktan ‘kâyet eden Cem Sultan’ın romantik bir ruh hâli içinde olduğu görülür. Oğlunun öldürülmesi üzerine yazdığı mersiyede kederli bir babanın acısını iyi yansıtmıştır. Şiirlerinde daha çok Ahmed Paşa’nın etkisinde kalan
Cem’in, özellikle memleketinden uzakta bulunduğu yıllara ait şiirlerinde vatan hasreti çektiği görülür. Bu şiirlerde Cem, samimi, hüzünlü ve tamamen yaşadıklarını ifade etmekte olduğu için oldukça dokunaklıdır.
Cem Sultan’ın Türkçe Dîvânı’mn tıpkıbasımı (İsmail Hikmet Ertaylan, Sultan Cem, İstanbul 1951) ve tenkitli metni yayımlanmıştır (Halil Ersoylu, Cem Sultan’ın Türkçe Divan‘ı, Ankara 1989). Tenkitli basımda 2 tevhid, 1 münâcât, 2 na’t, 4 kasî-de, 1 terkîb-i bend, 1 tercî-i bend, 348 gazel, 1 rubaî, 41 muamma ve 19 müfred bulunmaktadır. Mehmet Arslan, Sultan Cem’in 41 muammasından 15 tanesini gerekli açıklamalar ve çözümleriyle birlikte neşretmiştir (“Muamma Geleneği ve Cem Sultan’ın Bazı Mu’ammalan”, Yedi İklim, nr. (24)+6, 1992, s. 30-32).