Empati Kurmak Nedir?
Tarih: 7 Ekim 2019 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
İnsanlığın yaşadığımız yüzyılda giderek kaybettiği bir yetenek olan “empati“, Fransızca kökenli bir kelime olmakla birlikte Türkçede “empati kurmak” şeklinde sıklıkla kullanılmaktadır. Bu kelime, insanların sosyal zekâsıyla yönettiği bir iletişim becerisini ifade etmektedir. Günümüzde ne yazık ki herkesin öğütleyip, çok kişinin hayatına yansıtamadığı ve içselleştiremediği bir sosyoloji terimidir aynı zamanda. Bu kavram, özellikle modern dünyanın insanları yalnızlığa ve faydacılığa itmesi sonucunda ne yazık ki her geçen yıl zarar görmüş ve önemini yitirmeye başlamıştır.
“Bir kişinin, başka bir kişinin duygu, düşünce, sorun ve isteklerini anlaması, kendisini bir başkasının yerine koyarak onun içinde bulunduğu durumu kavraması ve içselleştirmesi” şeklinde tanımlanabilen empati, insanların doğasında var olan bir yetenektir. Bu yetenek, yeni doğan bebeklerde ve ilk çocuklukta çok belirgin bir şekilde görülmekteyken, yaş ilerledikçe -çoğunlukla- gücünü yitirmekte ve bazen kaybedilmektedir. Bu kelimeye Türk Dil Kurumu tarafından uygun görülen Türkçe karşılık “duygudaşlık” olarak gösterilmektedir. Aynı duyguları paylaşan, bir duyguya ortak olabilen insan karşısındaki ile empati kurabiliyor demektir.
Empati kurmak için öncelikle karşımızdaki kişinin içinde bulunduğu duygu ve düşünceyi hakkıyla kavramak gerekir. Daha sonra bu düşünceyi gerçekten anladığını karşısındakine hissettirmek ve son olarak aynı bakış açısına sahip olduğunu ve bu duyguyu kendisinin de içtenlikle paylaştığını ifade etmek gerekmektedir. Bu şekilde bir duygu ortaklığı kurmak, çevremizdeki bir kişinin sorunlarını içselleştirmek ve bunları onlara açık bir şekilde hissettirmek ve ifade etmek, empati kurabildiğinizi gösterir. Bu yetenek, doğuştan gelmekle birlikte ailemiz ve sosyal çevremizdeki model kişilerin tutumlarıyla şekillenir. Empati kurabilen insanların yakın çevresinde, yine empati yeteneği gelişmiş insanların olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Stefan Zweig’ın Hayatı ve Kitapları
Tarih: 8 Eylül 2019 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: 2 Yorum var.
Avusturyalı ünlü yazar ve düşünür Stefan Zweig’in hayatı film olmayı hak edecek kadar büyük bir maceradan oluşuyor. 28 Kasım 1881 tarihinde Avusturya’nın Viyana şehrinde doğan Zweig, aslen Yahudi kökenli ve oldukça varlıklı bir anne ve babanın çocuğudur. Babası varlıklı bir sanayicidir ve küçük yaşta ailesinin ekonomik durumu ve sosyokültürel imkânları sayesinde çok iyi bir eğitim almıştır.
Ailesinin imkânlarıyla aldığı nitelikli eğitimin yanı sıra, çok azimli ve başarılı bir öğrenci olan Zweig, İngilizce, Latince, Fransızca ve Yunancayı çok erken yaşlarda öğrenmiş ve lise yıllarında ilk şiirlerini yazmaya başlamıştır. Henüz 23 yaşında felsefe alanında doktora yapmış ve yaşadığı dönemin en prestijli edebiyat ödüllerinden birini kazanmıştır. Bulunduğu çağı ve siyasi düzeni hep incelemiş, araştırmış ve çok sayıda düşünürle bir araya gelerek toplumun sorunlarına kafa yormuştur.
Gençliği 1. Dünya Savaşı dönemine denk gelmiş ve o dönem savaşmayı reddedip, gönüllü olarak Viyana’daki bir savaş karargâhında memur olarak görev almıştır. Soranlara “Övünülecek bir görev olmadığını açıklayayım; ama böyle bir iş, Rus köylüsünün bağırsaklarını süngüyle delmekten daha uygundu bana.” şeklinde cevap vermiştir. Savaş bittikten sonra Sarzburg’a dönerek Frederike von Winternit ile evlenmiş ve çok sayıda esere imza attığı hayatının en verimli dönemini eşiyle evli kaldığı yaklaşık 20 yılda yaşamıştır.
Teknolojinin Yararları ve Zararları Nelerdir?
Tarih: 3 Eylül 2019 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: 14 Yorum var.
Her geçen gün hayatımızın biraz daha içine giren teknolojinin yararları ve zararları yıllardır tartışılmaktadır. Okullarda münazara konusu olan ve genellikle toplum yaşamını olumsuz etkileyen birçok sorunun kaynağı olarak öne sürülen teknoloji, acaba hayatın vazgeçilmezi hâline getirilecek kadar yararlı veya hastalıklarımızın bile sebebi hâline gelecek kadar zararlı mıdır? Elbette bu tartışmayı sadece bilimsel veriler ışığında yapmak imkânsızdır. Bazen öznel yargılar da işin içine gireceği için, muhtemelen bu tartışma daha uzun yıllar devam edecektir.
Teknoloji gündelik yaşamda “insanın hayatını kolaylaştıran ve onlara imkân yaratan araç ve gereçlerin üretilmesini sağlayan bilgi ve beceri” şeklinde bir anlam yüklenmiştir. Telefon, televizyon, bilgisayar, internet, beyaz eşyalar, araba, uçak… gibi araç ve gereçlerin hepsi teknoloji ürünüdür. Bu anlamda teknoloji, bir çağın gelişmişliğini belirleyen ve toplumların çok kısa zamanda kalkınmasını sağlayan bir kavramdır. Hayatımıza kazandırdığı araç ve gereçlerle insan hayatını kolaylaştırırken, hayatımızdan alıp götürdükleri ile de çağın sorunu hâline gelmiştir.
Sanayi devrimi ile dünyada güç dengeleri değişmeye başlamış ve devletler bilim ve teknik ile kalkınmanın önemi üzerine yoğunlaşmıştır. Bu süreç her geçen yıl artarak devam etmiş ve sanayileşme beraberinde teknolojinin hayatımızın içine çok hızlı bir şekilde girmesinde etkili olmuştur. En basitinden elektrik, bir teknolojik buluş olarak arkasından binlerce elektronik ürünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bugün iletişim, ulaşım, inşaat, ticaret, yaşam ve çalışma kavramları teknoloji sayesinde yepyeni bir boyut kazanmıştır.
Buluş (İcat) ve Keşif Nedir?
Tarih: 30 Ağustos 2019 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: 5 Yorum var.
Keşif, buluş ve icat kelimeleri sıklıkla birbirine karıştırılır ve bu kavramlar arasındaki farklar nedir çoğu kimse bilmez. Bunun için bu kavramlar tıpkı fotoğraf ve resim kelimeleri gibi sıklıkla ve yanlış bir şekilde birbirinin yerine kullanılır. Bu yazımızda aynı anlama gelen buluş ve icat kelimeleri ile çok farklı bir anlamı karşılayan keşif kelimelerini ayrıntılarıyla ve hem tarihten hem de günümüzden örnekler vererek açıklamaya çalışacağız.
Öncelikle “keşif” kelimesini tanımlayarak başlayalım: “Doğada var olan fakat var olduğu bilinmeyen bir şeyin bilerek veya farkında olmadan ortaya çıkarılması durumu.” Demek ki keşfedilecek şey aslında doğada kendiliğinden bulunmaktadır ve insanlar bir gün onu keşfederek kullanmaya başlamıştır. Örneğin ateş, doğada kendiliğinden de var olabilen bir şeydir. İnsanlar onu ilk defa görüp, kullanmaya başladıklarında bir keşif yapmışlardır. Veya gemi yolculukları sırasında tesadüfen keşfedilen kıtalar, Newton’un yer çekimini bulması da yine keşif örneğidir.
“Buluş” veya “icat” kelimeleri aynı anlamı karşılamaktadır ve “Bilgi ve becerilerimizden yararlanarak, daha önce doğada var olmayan bir şey ortaya çıkarma, yepyeni bir şey üretme” olarak tanımlanmaktadır. Yani icat edilen şey, doğada daha önceden yoktur ve onu bulan kişi tarafından meydana getirilmiştir. Örneğin çakmak, bilim ve teknik kullanılarak elde edilmiş bir alettir ve bir buluştur. Bilgisayar ve internet de doğada kendiliğinden yoktur. Bunları insan aklı, bilim ve tekniğin yardımı ile yepyeni bir icat olarak ortaya çıkarmıştır.